Odadakı gerginlik ve derin sakinlik tüy ürperticiydi. Gözlerindeki öfkeyi nasıl ifade edebilirdim ki? Kalbim hızlıca çarpıyordu. Boğazımda hiç geçmeyecek gibi bir yumru vardı. Boynumdan omurgama doğru bir ürperme yayıldı. Minik mektubu elinde tutmaya devam ederken sinirden ellerindeki damarlar belirgenleşmişti. Bir anda gözümün bakış açısında olan mektup büyükülürken irkildim. Bakışlarım yüzüne kaydı. Elindeki mektupu avucunun içine hapis edip yumruğunu sıktı. Gözleri yumuruğuna kayarken dudakları kıvrıldı, tehlikeli bir gülüş sundu.
Masanın üzerinde olan ellerim yumruk olurken oturduğum yerden kalktım. Bakışları anında bana dönerken kaşları çatıldı.
"Otur!" Dedi sert bir ses tonuyla. Oturmadım anlamsızca ona bakmaya devam ettim. Tekrar etti, aynı tonda.
"Otur dedim!" Yine oturmadım. Yüzüme bakmaya devam etti. Bu sefer naif bir tonda konuştu.
"Jennie, rica edersem oturur musun?" Bir kaç saniye onun gözleriyle temas kurarak yerime oturdum sakince. Vante şu an patlamaya hazır olan bir vulkan gibiydi. Aslında benimde ondan aşağı kalır yanım yoktu.
"Sana bana doğruları söylemen gerektiğini kaç kez ikaz ettim. Ama sen kaçtın. Her şeyden."
"Bunu sana söylemem bir şeyi değiştirecek miydi? Yine şimdi ki gibi esip gürleyecektin."
"Sana ne gönderdi? Görmek istiyorum hemen!" Ya fotorafı görürse? Eminim bir şeye açıklık getirmek yerine yine üstünü kapatacaktı konunun.
"Görülecek bir şey yok!" Alaycı gülüşü doldu kulaklarıma.
"Görülecek bir şey yok mu? Eğer görülecek bir şey yoksa neden bir anda değiştin? Neden bir anda garip davranmaya başladın?!" Diye sesinin tonunu hafifçe yükseltti.
"İstemiyorum! Bunu seninle paylaşmak istemiyorum!" Tamamlanmamış pazıl tamamlanmadan dağılıyordu.
"Artık çok yoruldum. Bilmediğim şeylerle uğraşıyorum." Sesimin titremesine ve boğuk bir şekilde çıkmasına engel olamamıştım.
"Bu bir behane değildir!" Gözlerinden adeta alevler fışkırıyordu.
"Elbette bir behane değildir. Ama gayet düzgün bir şekilde bunu seninle paylaşmak istemediğimi dile getirdim." Bakışları şaşkınlığa çevirilirken anlamsızca bana bakmaya başladı.
"Sen ciddi misin?" Sesinin tınısından alaycı tonlamayı gayet iyi bir şekilde seziyordum.
"Senin kafanı karıştırmak için bir şeyler atmış, ki kafanı karıştırmış ve sen bunu benimle paylaşmak istemediğini söylüyorsun. Söyle ki bir açıklık getirelim bu konuya." Konuya açıklık getirecekti? Vante mi?
İşte buna gülerim...
"Konuya açıklık mı getirmek istiyorsun?" Diye sordum şaşkın bir tonlamayla.
"Evet."
"Sen bu güne kadar hangi konuya açıklık getirdin Vante?" Diye sordum kaşlarımı çatarak. Hafif duraksayıp devam ettim."Hiçbir konuya tabii ki. O yüzden senden bir açıklama yapman gibi bir beklentim yok."
Bakışlarını benden kaçırıp başını yana çevirdi. Parmaklarını masaya vurarak ritm tutmaya başladı. Aradan geçen bir dakikanın sonunda soğuk sesi odanın gerginliğine karıştı.