Karanlık denizin üzerindeki ay ışığı, bir geminin yaklaşmakta olduğunu gösteriyordu. Bu gemi, Namjoon'un babasına aitti; yılların tecrübeli, sert ve güçlü adamı, oğlunun bu tehlikeli durumda olduğunu öğrenir öğrenmez harekete geçmişti. Gemi, iskeleye yanaşırken Namjoon'un babası, etrafındaki adamlarla birlikte karaya çıktı. Sert adımlarla, hiç tereddüt etmeden Namjoon'un bulunduğu yere doğru ilerledi. Namjoon, babasını gördüğünde bir an için rahatladı. Ama aynı zamanda içinde bir korku da hissetti. Babasının burada olması işleri daha karmaşık hale getirebilirdi. Vante'nin gözleri, Namjoon'un babasının gelişini soğukkanlılıkla izliyordu.Gözünükıyıdakı haraketlilikten çekmeyen Vante ne tepki vereceğini bilmiyordu. Yıllar önce yanından koptuğu insanı ne bir düşman gibi ne de bir biolojikte olsa baba sıfatında bile görmek istemiyordu. Namjoon'un babası, Vante'nin karşısına dikildiğinde, gözlerinde kararlı bir ifade vardı. Oğlunu korumak için her şeyi yapmaya hazırdı. Ama Vante'nin ne kadar tehlikeli olduğunu da biliyordu. Vante, sessizce Namjoon'un babasını süzdü. Gözlerindeki soğukluk yerini bir anlık tereddüde bıraktı. Namjoon, bu durumun ne kadar karmaşık olduğunu anlıyordu. Babasıyla Vante arasındaki gerilim, havayı keskin bir bıçak gibi doldurmuştu.
"Demek baban seninle birlikte ölmeyi terceh etmiş." Dedi Vante donuk bir ifadeyle. Karşısındakı adama karşı bir gram aile bağı hissetmiyordu.
"İnkar etmeyi kes gerizekalı! O ikimizin babası!" Kim Namjoon'un kesin fısıltısı Vante'yi çileden çıkardı.
Evet!
Kim Vante dayanamadı.
İkinci duyulan kurşun sesi Kim Namjoon'un kolunu keskin bir şekilde sıyırıp geçmişti.
"Kes şunu! Neyin ispatı bu? Sen değil miydin depoda babam sizin yüzünüzden bizi sevmedi diyip beni öldürmeye çalışan. Ne bu şimdi?! Korkaklık edip saçma sapan mevzulara dokunup kendini aptal yerine koyuyorsan yemezler!"
Çocukluğunun en karanlık dönemleri, babası sandığı adamın acımasız eğitimiyle şekillenmişti. Henüz çok gençken, Vante'yi bir mafya lideri yapma amacıyla ona insanlık dışı eğitimler verilmişti. Kim Saejun'un bakışları ilk önce yerde yatan oğluyla kesişti. Bakışlarından okunan endişe çok nadir rastlanan bir şeydi. Silahının ucunu yerdeki adamdan çekmeyen Vante ona bakan gözlere çevirdi bakışlarını. Başını keskin bir şekilde kaldırarak meydan okurcasına adama baktı. Namjoon'un babası, Vante'nin soğuk bakışları karşısında bir an duraksadı. Karşısındaki adamın ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu.
"Bu ziyaretinizi neye borçluyuz Bay Kim?"
Tüm adamlarının silahı Kim Saejun'a taraf havaya kalktı. Jimin hariç, o silahını Kim Namjoon'a hedef alıp Vante'nin rahat konuşması için gözlerini kırptı. Silahını Namjoon'dan çeken Vante bedenini onlara doğru yaklaşan adama ve arkasındakı beş adama çevirdi.
"Beni böyle mi karşılıyorsun?" Gözleri hafif dolu olan adama bakmaya bile midesi bulanıyordu Vante'nin. Hayatının bir yalan üzerine kurulu olması bu adam ve adını ne de yüzünü dahi hazırlamak istemediği kadının suçuydu her şey.
"Oğlunuzu kurtarmaya geldiyseniz eğer birazdan o dili yüzünden kan kaybından ölecek ve pekde umrumda değil açıkçası. Gerçi sizde buraya gelerek yürek yemiş gibi görünüyorsunuz."
Adam başını iki yana sallayarak alnını kaşıdı.
"Bak Vante sorun neyse konuşup çöze biliriz." Duyduğu hitapla Vante'nin adeta sinirden damarları berilgenleşti. Korkunç bakışlarını adama dikerken adam korkmadı değil. Adamın gerçekli bilip bilmediğini bilmiyordu. Bilse bile hiçbir şey değişmeyecekti onun için.