💘
Herkes insanların en başta dört kollu , dört bacaklı ve çiftler şeklinde yaşadığını fakat bu insanların Zeus'a şükretmeyi unuttukları için ceza olarak ayrıldıklarını ve o zamandan sonra herkesin diğer eşini arayarak hayatlarını devam ettirdiğini biliyordur.
Fakat bazı insanlar o kadar şanslıdırlar ki ruh eşlerini aramaya gerek kalmadan onları bulurlar. Söylenenlere göre Zeus lanetini kırmayı başaran bu insanlara sinirlenir ve bir süre mutlu olmalarına izin verdikten sonra acımasızca onları ayırmış.
~
[Hyunjin]
Felix'in bağırışı ile bedeninden çıkan ışık her yeri tıpkı o günkü gibi aydınlatırken gözlerim acıdığı icin kapatmak zorunda kaldım. Gözlerimi tekrar açtığımda gördüğüm şey anılarımdan birisiydi.Buradaydık. İkimiz de çok küçüktük. Felix'in gücünü kullanması canımı acıtsa da hissetmiyordum bile. Baygıken nasıl gücünü kullandığınıysa hiç bilmiyordum. Zihnimdeki ; kolilere koyulup çatı katına bırakılmış eski kitaplar gibi tozlu ve tanıdık anlar gözlerimin önünde tekrar yaşanıyordu.
Bir anda tüm anılar üst üste binmeye başladı. Her şey gözümün önünde film şeridi gibi oynuyor ve hıçkıra hıçkıra ağlamama sebep oluyordu. Duramıyordum. Kelimelere dökmek istediğim o kadar çok şey vardı ki fazla geliyordu. Göğsümdeki acı boğazımdan dökülürken ileri atıldım . Fakat tek becerebildiğim şey daha çok canımı acıtmak olmuştu.
Boşlukta sallanan bedenimi durmadan kıpırdatarak ona ulaşmaya çalışıyordum. Hıçkırıklarım daha da arttığında gördüğüm şeyler mümkünmüş gibi daha da hızlandı ve bir anda durdu. Tekrar bir şey görür gibi oldum. Çırpınmayı bıraktım.
Gördüğüm şey ; bir düğüm atılma sahnesi ve ardından ayrılan eller , kopan kurdale , küçük çocukların çığlıkları ve yalvarışları.
Ve sonra her şey yok oldu. Tekrar gerçekliğe döndüm. Etrafım yangının ortasında kalmışım gibi küllerle kaplanmıştı. Rüzgar hepsini savuruyor havaya karıştırıyordu.
Bileklerimin etrafını kaplayan metal şeyin yokluğunu hissettim. Bakışlarım bileklerime ordan da kapıda duran tanıdık yüzlere kaydı.
Yere düştüğümde artık acımı dile getirecek kadar bile gücüm kalmamıştı.
Emekleyerek belki de koşarak. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama onun yanına gittim. Bedenim baştan aşağı titriyor , nefes alamıyor , düşünemiyor hatta konuşamıyordum bile. Tek yaptığım ağlamaktı.
Başını dikkatlice kaldırdım.
Felix
Uyuma lütfen
Ellerimin titremesine umursamadan yüzünü okşadım. Bileğimdeki en az bizim kadar yıpranmış kurdale de tenini okşadı. Göz yaşım saçlarının arasında yok oldu. Bir damla daha karıştı saçlarının arasına ve sonra her yer ıslanmaya başladı.
Konuşmaya çalıştım ama sesim fısıltıdan öteye geçmemişti.
"Argia... Baksana gökyüzü bile senin uyumanı kabul etmiyor. O da ağlıyor.Uyan hemen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pink Ribbon | Hyunlix
FanfictionKim bilir belki de tüm o hikayeleri anlatanlar yanılıyordu . Belki de anlatılanlar hiç gercekleşmemişti -tamamlandı