Saçlarımı at kuyruğu yapıp yatağıma uzandım.
Bir kaç gündür kendimi pisikolejik olarak çökmüş hissediyordum. Hamile olduğumu öğrenmiştim. Evet, bu durumda üzülecek yıpranacak hiçbirşey yoktu. Biliyorum. Beni pisikolejik olarak çökerten, yıpratan, bitiren, hatta öldüren şey, bu bebeğin Mert'den olmayıyşıydı.
Evet, bu bebek, karnımdaki herşeyden habersiz olan, masum canlı Deniz'in bir parçasıydı. Onun ve benim...
Mert herşeyden habersiz ve herşeyden çok bu bebeği istiyordu. Onu dünyaya getirmemi, onu bu karmakarışık hayata sürüklememi istiyordu. Peki ben ne yapacaktım, ona hangi kötülüğü yapacaktım, onu doğuracak mı, yoksa öldürecek miydim?
Mert hiçbirşey bilmiyordu, bebeğin Deniz'den olduğundan haberi yoktu.
Bu bebeği doğurup Mert'in kucağına 'al bu senin bebeğin' diyebilir miydim.Bende bundan korkuyordum, 'utanıyordum' , Mert bu bebeğin kimden olduğunu bilmiyor oluşundan, benim ona yaptığım ihaneti bilmeyişinden korkuyordum.
Oda kapısının açılmasıyla yüzümü kapıya çevirdim.
Gökçe içeriye girip, ''Nasılsın, kendini iyi hissediyorsundur umarım'' deyip yanıma uzandı.Başımı olmsuz anlamda sallayıp ''iyiyim desem yalan olur'' dedim.
Ellerini karnıma doğru getirip, karnımı okşamaya başladı ''O iyi mi?'' dedi.
''Bilmiyorum, sence iyi mi?''
''Bence çok iyi, benim gibi teyzesi olduğu için de çok şanslı'' dedi ve kıkır kıkır gülmeye başladı.
''Gökçe'' diye mırıldandım.
Gökçe ''efendim'' deyip ellerini karnımdan çekmesiyle ''ben çok korkuyorum...'' dedim. Gökçe oturduğu yerden kalkıp yatağın üzerine bağdaş kurarak oturdu, ardından ''Neden?'' diye sordu.
''Ş-şey ben daha erken olduğunu düşünüyorum...'' dememle Gökçe gözlerini kocaman açarak ''Neyin erken olduğunu düşünüyorsun?'' diye sorunca ''Bebeğin... Bebeğin erken olduğunu düşünüyorum'' diye cevap verdim.
Gökçe ''Kumsal saçmalama! Erkense erken, olan olmuş, aldırıcam falan dersen de ne bileyip çok saçma olur'' dedi.
''İki gündür düşünüyorum, sanırım aldıracağım...'' dedim.
Gökçe yüksek bir sesle ''Mert'le konuşmadan nasıl böyle bir şey düşünürsün? Bu bebeği aldırırsan olacakları tahmin edebiliyor musun? Mert'le nasıl aranızın açılacağını düşünebiliyor musun Kumsal?'' dedi, haklıydı Mert bu bebeği çok istiyordu, eğer aldırırsam anamızın açılacağını da çok iyi ve net bir şekilde tahmin edebiliyordum.
''Ama saçmalık! O bu bebeği istiyor olabilir. Tamam tabiykide çok normal, baba olmak istiyor olabilir, ama ben hazır değilim, ben anne olmaya hazır değilim, hazır hissetmiyorum'' dememle Gökçe kaşlarını çatmış bir şekilde duruyordu.
''Sana inanamıyorum Kumsal ileride ne kadar çok pişman olacağını bilmiyor musun? Belki bu sebepten dolayı Mert'le aranız açılacak. Belki bir daha asla anne olamayacaksın. Belki de her sene... her yıl geçtiğinde arada sırada aklına gelecek ve şu an şu yaşta olacaktı, bilmem kaçıncı sınıfa gidecekti demeyecek misin? Her aklına geldiğinde içinde tuhaf ve çok acı bir his yerleşmeyecek mi?'' demesiyle gerçekten de içimde tuhaf bir his yerleşti.
O his bana 'doğru söylüyor' hissiyatı verirken bir yandan da, şu anda tam karnımda herşeyden habersiz uyuyan canlının annesi olduğumu hatırlatıyor ve onu koruma içgüdüsü veriyordu.
Sanırım Gökçe her kelimesinde, her cümlesinde haklıydı. Ben bir hata yapmış olabilirdim, ama bu canlının, bu bebeğin hiçbir suçu yoktu ve dünyaya gelmeyi de hak ediyordu. Mert'in hiçbirşeyden haberi yoktu, bu bebeği şüphesiz çocuğu olarak kabul eder ve onu gerçekten bir baba gibi korur ve severdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMLARIN ACISI
Roman pour AdolescentsKumsal'ın çocukluktan ruhunda yaraları olan bir kızdır, Kumsal'ın nişanlısı Mert Çetin'in Kumsal'ı aldatmasıyla Kumsal'ın ruhunu parçalayan acılar ortaya çıkar ve Kumsalın ruhunu ve geçmişini tamamen alır.