on iki

894 76 68
                                    

Çocuklarla görüntülü konuşmamızın üzerinden geçen 1 haftanın ardından aklıma her boş anımda Mir geliyordu. Bunda arkadaşlarımın katkısı kat be kat fazlayken kafamı dağıtmak için sürekli ders çalışıyordum. Bu çalışmamın ise 1 ay sonra sınavda yardımcı olacağını umut ediyordum.

"Yeter artık ama ya, umursamayan o kafaya takan ben. En sonunda kendimi kitapların arasına boğacağım aklıma hiç gelemeyecek." Kendi kendime sinirle söylendikten sonra önümde ki kitapları kapatıp ayağa kalktım. Uyuşan bedenimi bir kaç hareketle düzelttiğimde odamdan çıkarak mutfağa geçtim.

Annem komşuya gittiği ve babam da işte olduğu için acıkan karnımı doyurmak için pasta yapmaya hazırlandım. Telefondan tarife baktığımda eksik birkaç malzemeyle yeniden odama geçip üzerime siyah kapri taytımı ve siyah sporcu atletimi geçirerek bir miktar parayla evden çıktım ve ardımdan kapıyı kilitleyerek markete gitmeye başladım.

Markete geldiğimde bir araba alarak önce eksik malzemeleri aldım, daha sonrasında da aklıma gelen kızları çağırma fikriyle birkaç tane cips ve bol bol çikolata aldıktan sonra aldıklarımı ödeyip elimde ki poşetlerle yeniden mahalle de yürümeye başladım.

"Günaydın kız Nazmiye teyze, nasılsın?" Nazmiye teyze bizim birkaç apartman yanımızda oturan 60'larında olan tonton bir teyzeydi. Hiç evlenmediği için kedileriyle bir evin içerisinde yaşıyordu.

"Günaydın güzel kızım, ne yapayım benim sıpalar yine etrafı batırdı onları toparlıyordum." Onun hem sitemkar hem de memnun sesiyle gülümseyip poşetleri tek elime aldım. "Dur sen eğilme ben gelip yardım edeyim, sen aç kapıyı."

Gerek olmadığını söylese de belinin eğilmekten ağrıyacağını bildiğim için hızlı adımlarla açık kapıdan apartmana girip yukarıya çıkarak beni kapıdan bekleyen Nazmiye teyzenin yanına geldim ve içeriye girdim. Poşetleri kenarıya koyup bildiğim yoldan balkona gittim ve kenarıda ki süpürgeyle kırılan vazonun parçalarını süpürdüm.

İşim bittiğinde Nazmiye teyzeye başka işi olup olmadığını sordum ve teşekkürler eşliğinde apartmandan çıkıp kendi evimize yürüdüm.

Sonunda eve geldiğimde poşetleri mutfağa bırakıp kenarıya bıraktığım telefonu aldım ve kızların sohbetine girerek görüntülü aramaya başladım.

Müsait olup olmadıklarını sormamıştım ama benim için her zaman müsait olmaları gerekiyordu.

Hepsi çok bekletmeden telefonu açtığında Evin başında ki havluyla, Nehir oturduğu masasında kitaplarının arasında, Çise yatağında ve Alisa yüzünde ki maskeyle kadraja girmişti.

"Nasılsınızz?" Neşeyle konuşup telefonu tezgaha koydum ve dirseklerimi tezgaha dayayarak ekrana bakmaya başladım. "İyi kuzum sen nasılsın?"

Evin'in konuşmasıyla iyi olduğumu belirterek çok oyalanmadan konuya girdim. " Diyorum ki bugün bize mi gelseniz, hem hiç yüz yüze görüşmedik hem de bizim biraz kafamız dağılır." Bizim derken kendimle beraber Çise ve Nehir'i göstermiştim.

"Ay çok iyi olur, ben gelirim." Alisa'ya hepsi katıldığında sevinçle hazırlık yapacağımı söyleyip telefonu kapattım ve kızların grubuna konum attım.

Bir konuşmamızda hepimizin aynı şehirde yaşadığını öğrenmiştik. Bu ise 19 yıllık hayatımda en güzel ikinci tesadüftü. İlki onlarla tanışmaktı.

Pastayı yaptıktan sonra yanına poğaça da yaptığımda annemin eve gelmesiyle kızların geleceğinden bahsedip babamla birlikte bağ evine gitmelerini rica ettim. Derslerim yüzünden ikna olmayan annemi zor bela ikna ettikten sonra babamın gelmesi üzerine evden çıktılar ve ben de kızlara nerede kaldıklarına dair mesaj attım.

Serendipçe | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin