on dokuz

687 54 16
                                    

"Sağ, sol. Ön, arka. Derin nefes al, ver." İzlediğim videoyu durdurup kendimi yorgunlukla yatağıma attım.

Sınavımın bitmesinin ardından yapacak bir aktivitem kalmamıştı ve bende bu sayede kendimi spora vermiştim. Hem vücuduma iyi gelirken hem de Mir'in aklıma gelmemesi için iyi bir neden oluyordu.

Onu engellememin üzerinden yalnızca bir gün geçmişti ama kendimi boş bıraktığım ya da telefonu elime aldığım an gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Bu yüzden ya dışarıya çıkıyordum, ya spor yapıyordum ya da temizlik yapıyordum. Bu duruma en çok sevinen ise hiç kuşkusuz annemdi. Benim depresyona girmem onun iş yapmasına engel olduğu için sürekli televizyondan kaçırdığı filmlerini izliyordu.

"Sırma, kapı çalıyor." Annemin sesiyle yorgunluğumdan sıyrılmış ve terden alnıma yapışmış saçlarımı kenarıya çekerek kapıya gitmiştim. Açtığımda karşımda kimi bekliyordum bilmiyorum ama kızları beklemediğim kesindi.

"Hoşgeldiniz, neden haber vermediniz?" Çise elini havada bir tur döndürüp konuşmaya başladı. "Ha benim akıllı arkadaşım, bir gündür telefonun kapalı olması ve kendini eve kapatmandan dolayı sana nasıl haber vermemizi istiyordun." Söyledikleriyle mahçup bir şekilde gülümseyip kapının önünden çekildim. "Buyurun o zaman, annem oturma odasında."

Tek tek içeriye girmeleriyle hepsine tek tek sarılıp beraber içeriye geçtik. Annem kızları gördüğünde oturduğu yerden kalkarak televizyonun sesini kıstı. Annem kendini tanıtıp onları koltuğa buyur ettiğinde, onlar da kendilerini tanıtıp buna gerek olmadığını çünkü beni alıp dışarıya çıkacağımızı söylemişti. Sürekli annemin işlerini yaptığım için sanırım annem direkt kabul etmişti dışarıya çıkmamı.

Spordan sonra duş almadığım için kızlardan müsade isteyip duşa girmiş ve hızlı bir şekilde yıkanmıştım. Banyodan çıkınca üzerimde ki bornozla hızlı bir şekilde odama geçmiş ve dolabımdan aldığım gri eşofmanımla siyah tişörtümü üzerime geçirmiştim. Havanın bugün esiyor olması ve çabuk hastalanmam etkeni uzun giyinmeye itmişti beni.

Islak olan saçlarımın da suyunu havluyla alıp nemli bir şekilde bıraktım. Bileğime de ne olur ne olmaz diye tokamı aldıktan sonra masamın üzerinde ki kapalı telefonumu alarak odamdan çıktım.

Oturma odasına geçmemle kızlar ayaklanarak annemle vedalaşmışlardı ve oyalanmadan evden çıkarak mahallede yürümeye başlamıştık.

"Seni döverim Sırma, ne demek ben telefonumu kapatıyorum kendinize iyi bakın diyip gruptan çıkmak." Yürürken daha fazla dayanamayan Evin sinirle çıkışarak adımlarımızı durdurmamızı sağlamıştı. "Hadi senle ilgili bir durum olsa anlarım ama bir erkek için neden yapıyorsun." Alisa'nın sitemle konuşmasıyla başımı öne eğerek ellerime bakmaya başladım.

"Sizle konuşuruz ama ben o grupta olsaydım Mir'in konuşmalarına maruz kalmak durumunda kalacaktım." Gözlerimin dolmaya başlamasıyla derin bir nefes alarak başımı kaldırdım ve hafif sinirli bir şekilde konuşmaya başladım. "Anlamıyorsunuz, bir açıklama yapmadan yalnızca özür diliyor. Eğer geçerli bir açıklaması olsaydı yemin ederim affetmeye meyilliydi gönlüm." Gözümden düşen birkaç damla yaşı silip yeniden yürümeye başlamamla kızlarda bir şey söylemeden peşime takılmışlardı.

Bir süre boş boş yürüdükten sonra boş bir çocuk parkı görmemizle oraya girmiş ve banklara oturmuştuk. Bende bu sırada biraz daha kendime gelmiştim.

"Sırma, sen ağlama lütfen. Ağlayınca çok çirkin oluyorsun." Nehir'in beni neşelendirmek için konuşmasıyla tebessüm edip başımı salladım. "Tamam ağlamam bebeğim, sen iste yeter ki."

"Size bir çocukla konuşuyorum demiştim ya, şerefsiz çıktı." Alisa'nın bir anda sinirle konuşmasıyla tüm dikkatimi ona verdim. Hepimizin aklında ki soruyu Evin dillendirdiğinde Alisa'da anlatmaya başlamıştı.

Serendipçe | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin