yirmi iki

400 28 35
                                    

"Hayır Sırma, lütfen gider misin Mir'in yanından." Yiğit'e gözlerimi kısarak bir bakış attığımda o da bana aynı şekilde bakmaya başlamıştı.

"Döverim seni bak, uzak dur benden." Kahvaltı yaptıktan sonra dışarıda gezmeye karar vermiştik. Her şey çok güzel gitse de Yiğit sürekli Mir'in yanına gelip beni çekmeye çalışıyordu. Bunu tamamen gıcıklığına yaptığını bilsem de, Mir'in yanından da çekilmek istemiyordum.

"Mir korur beni, korursun değil mi beni yakışıklı." Artık herkes onun bu haline alıştığı için kendi aralarında konuşmaya geçmişti bir tek ben ve Mir, Yiğit'in sohbetine maruz kalıyorduk.

"Korumam Yiğit, rahat bırak artık sarışını da." Her sarışın dediğinde istemsiz gülmeye başlıyordum.

"Tamam Mir'im sen iste yeter." Bu seferde konuşan Han ve Evin'in yanına gittiğinde Mir'e baktım.

"Gitmesi için konuşman gerekiyormuş." Elleri cebinde, boyundan dolayı üstten yüzüme bakması nefesimi kesiyordu.

"Seninde kusursuz bir şekilde gülmen için, Yiğit gerekli." Söyledikleri kalbimin atış hızını değiştirirken önüme döndüm. Bu sırada da Mir önüme geçmiş ve yüzüme eğilmişti.

"Bir de sana sarışın dediğimde oluşan gülümsemen, her şeye değer." O hareketlendiğinde ben olduğum yerden hareket etmeden duruyordum.

"Ay bir şey olmuş, ne oldu?" Yanıma koşar adım gelen kızlarla, konuşan Çise'ye baktım.

"Oldu ama nasıl güzel." Bu sefer de Alisa konuştu koluma vurarak. "Anlatsana o zaman gülüm ne olduğunu?"

Derin bir nefes alıp başımı salladım. "Gülümsememin her şeye değeceğini söyledi." Nehir, Alisa, Çise çığlık atarak zıplamaya başladıklarında önden giden erkekler durarak bize bakmışlardı.

"İyi misiniz ne oldu?" Han'ın sesiyle hemen olayı ele aldım. Ben konuşmasam konuşacakları yok gibiydi çünkü.

"İyiyiz ya, kızlar böcek gördü de ona bağırdılar." Mir'e özellikle bakmadığım dakikaların ardından önlerine dönmüşler ve yürümeye başlamışlardı.

"Ne bağırıyorsunuz ya." Bir koluma Nehir, diğer koluma da Evin girdi ve yürümeye başladık. "Bir aşkın doğuşu aşkım bu, biz bağırmayalım da kim bağırsın." Evin'in konuşmasıyla başımı çevirip gülümseyerek ona baktım.

"Tek bizim aşkımızın doğuşu değil gibi, sen ve Han'da gayet iyi bir çift olursunuz."

"Ne alakası var bizimle, normal sohbet ediyorduk." Elimi kaldırabildiğim kadar kaldırıp omzumu silktim.

"Ben bir şey demedim zaten, yan yana yakışıyorsunuz yani. Hem sen çalışırken yemekleriniz de hazır olur."

"Senin yemek, bizim yemek olduğu için her gün size gelerek bizim yemeklerde hazır olur." diyerek konuşan Alisa ile Evin tarafından kafasına bir fiske yedi. "Yemeklerini bedavaya getirmek istiyorsan söyle Han'a, her gün git evine."

Bu sefer de gülümseyerek Çise söze girdi. "Şimdi sonda ki kelimeyi ev manasında mı söyledin yoksa Han'ın her gün sana gelmesi manasında mı?" Onun bu sözleri bizi güldürürken Evin sinirlenmiş duruyordu.

Ya da sadece öyle gözükmeye çalışıyordu.

"Çok abartıyorsunuz bazı durumları, normal sohbet ettik. Bir daha etmeyiz, merak etmeyin." Kolumdan çıkıp önden gitmeye başlamasıyla Nehir söze girdi.

"Küstürdünüz galiba, çok uzattınız." Nehir de Evin'in peşinden gittiğinde üçümüz kalmıştık.

"Düşününce sanki bir erkek ile bir kız normal konuşamıyormuş illa sevgili olmaları gerekiyormuş gibi oldu." Konuşmam üzerine kızlarda beni onaylamıştı.

Serendipçe | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin