Baba Hasreti...

6 0 0
                                    

- Ne... Hastaneye gitmeyecek misin?

+hayır.

-ne demek hayır? Ya baban ölürse? Ya onu bir daha göremezsen? Hiç mi vicdanın sizlamaz?

+gebersin umrumda değil.

İki dakika sonra kapı çaldı kapıyı açtığımda Ali gelmişti. Yankının yanına gidip;

-yürü abi hemen hastaneye gidiyoruz.

+ben gelmiyorum.

-Baban çok buyuk bir kaza geçirmiş. Ve.. Uçurumun kenarından...

+kesin sarhoştur. Arabada da üç beş tane kadın vardır.

-hayır tek başına yapmış kazayı. Gelcek misin?

+tamam. Geleceğim.

Arabaya biniyorlarken bende arkaya binince Ali ;

-sen nereye yenge?

+bende gelicem tabikide.

-ha desene kayınbabamı görmek istiyorum.

Yankı;
-gitmeyeceksen iniyorum.

+tamam abi gidiyoruz.

Hastaneye vardık. Girip girmemekle kararsızdı. En son girdi.

Yankı dan

Gözümün önünde ölse umrumda olmayacaktı. Alinin ısrarı ile geldim. Kaldığı odaya doğru gittik. Orada 4 yıl görmediğim benden nefret eden amcam vardı. Beni görür görmez ayağa kalktı. Benden iğrenir bir şekilde ;

-ne işin var lan senin burda? Öldürmeye mi geldin abimi? Bas git şurdan valla seni gebertirim burda eserin kalmaz.

Yakasından tuttum ve şunları söyledim;

+bana bak haddini bil. Senin abine ne oldu bilmiyorum kendisi benden sadece para koparmak için geliyor. İşte hepiniz böyle aç gözlü, iğrenç insanlarsınız.

Ali bizi ayırdı. Kapıdan çıkan doktor ile konuşmaya gittik. Doktor şunları söyledi ;

-hastanın durumu şuan tehlike altında. Beyin kanamasını zar zor durdurduk. Yankı bey kim? Çünkü hastaneye ilk girişinde adını sayıklıyordu. Ona birşey söylemek istiyordu galiba.

+ben oğluyum.

-İsterseniz girip on dakika görebilirsiniz.

+yo-

Ali- tabi, tabiki girmek ister.

Odasına girdim gözleri mosmordu. Yanina oturdum ve ona şunları söyledim;

'hep bu anı bekliyordum. Öldüğün gün benim en mutlu günüm olacaktı. Ama öyle olmuyor. İçim içimi yiyor. Sana sarılmak istiyorum... Seninle acılarımı paylaşmak istiyorum. Neden beni hiç sevmedin.. Hiç başımı okşamadın. Ne yaptım ben sana. Bunu gerçekten hakettim mi? '

Ağlayarak odadan çıkınca Ali ve Yağmur yanıma geldi. Ali ;

-çok mu kötü durumda?

Gözlerim dolu bir şekilde ;

+onun önunde durduğu zaman ondan iğrendiğim gunlerde  hep ondan uzaklaşmak istiyordum, şimdi öyle bir sarılmak istiyorum ki ama hareket bile edemiyor...

Gözyaşlarım daha da hızlanınca Yağmur bana sarıldı. Sımsıkı sarıldı. Çok ani olmuştu. Ama çok ihtiyacım vardı. Bende ona sımsıkı sarıldım. Başımı omzuna yaslayıp ağladım. Bir sure sonra kendimi toparladım ve oda nın camından izlemeye başladım. Saatlerce izledim...

Yağmur dan

Saatlerce babasını izledi. Saat 04.00 olmuştu. Eve gitmemi istedi, onu bu haldeyken yalnız bırakamazdım. Uzun bir sure sonra Ali gitmişti. Sadece ikimiz kalmıştık.
Kantinden yemek yemeye indim, onun pek yiyeceği yoktu, yemezdi de. Yemeğimi yiyip yanina geldim. Koridorda sadece iki tane birleşik sandalye vardı. Yorgunluktan üstüne uzanıp uyuya kalmış. Kafası boşlukta kalmıştı, yaslanacak bir şeyi olmadığı için yanina gidip kafasını dizime yasladım. Uzun bir sure yuzunu inceledim. Çok hafif sakalları vardı, çok guzellerdi. Kumral saçları,uzun kirpikleri çok çekiciydi. Canım hep onun yuzune bakmak istiyordu, bu isteğimi bende anlayamamıştım. Saçını okşamaya başladım. Gözlerine dokundum... Mormor olan göz altına hep dokunmak istemişimdir. Yuzunun en ufak detayına kadar inceledim. İçimde sanki kelebekler uçuşuyordu. İlk defa boyle hissetmiştim. Saçını okşarken uyuya kalmışım bir elim yuzunde bir elimde elini tutuyordu. Ben uyanır uyanmaz o da uyandı. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ayıldıktan sonra eve neden gitmediğimi sordu. Yine aynı cevabı alınca susmuştu. Babasının odasından çıkan hemşire doktorlara sesleniyordu. Yankı çok endişelenmişti. Babasının öldüğünü sandı ama hemşure babası uyandığı için doktorları çağırıyordu. Bu haberi alır almaz sevinçten bana sarılmıştı... Şaşırmıştım, asla beklemiyordum ama sevinmiştim. Hemen babasının yanina gitti. Babasına sarıldı. Babası ilk defa onun saçını okşamış gibi ağlıyordu... Benim kim olduğumu sorunca eşim diye tanıştırdı. Babası çok şaşırmıştı ama iyi karşılamıştı.

Haftalar boyunca hastanede babasının yanında kaldı. Ben artık evde kalmaya başlamıştım. Bebeğim artık 3 aylık olmuştu. Anneme bir aylık hamile olduğumu söyledim artık doğurunca erken doğum yaptığımı zannedecekti. Yankı babasına bizde rahat etmez diye ev tutmuştu ama bizde kalmak istiyordu. Nihayet hastaneden çıkıp eve geldiler. Yankı babasından nefret ediyordu, galiba affetmişti. Babasına dede olacağını soyledi. Çok sevinmişti. Babası bizimle beraber kaldığı için mecbur aynı odada kalacaktık ama tabiki ayrı yataklarda çünkü babanın odamıza girmesi imkansızdı.  Üç gün sonra Yankının babası kardeşlerini görmek için antalyaya gitmişti. Yankı yine yalnız kaldı... Yine her gün o uçurumun kenarına gitti. Çok merak ediyordum neden uçurumun kenarına gittiğini.

Şirketin partisine bir hafta kalmıştı. Çok heyecanlı değildim çünkü söyleyeceğim şarkılar hala seçilmemişti.

Yine Yankının uçurumun kenarına gideceğini bildiğim gün onu takip ettim. Bu sefer uzaktan bakmadan direkt yanına gittim. Bu sefer çok şaşırmadı sadece gülüp içkisini içmeye devam etti. Ona sorular yağdırmaya başladım;

-neden buraya sığınıyorsun? İnsanlara derdini anlatmak yerine?

Susmuştu.

-her gün aynı evde kaldığın, gelecek çocuğunun annesi olan birine neden anlatmıyorsun? O kadar mı guvenmiyorsun...

-tamam o zaman ver bende seninle beraber içeyim.

+hayır olmaz sen içemezsin çocuk ölür.

-o zaman anlat. Dök içini bana. Belki rahatlayabilirsin. Benimde yaşadığım bir ton acı var bende hayattan nefret ediyordum ama  çocuğum olunca hayatım o kadar değiştiki...

+Peki sen anlat.

-boşver benim acılarımı. Yine soruyorum neden burdasın?

Elimi yanağına koydum ve derin bakışlarla ;

-lütfen. Hadi anlat.

Ağlaya ağlaya şunları anlattı...

Zifiri KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin