Saklı İkiz Bölüm-5

278 15 1
                                    

Medayadaki miziğin filmi de var tavsiye ederiz. Keyifli okumalar. :)


Hafta sonu boyunca evde babamla birlikte oturduk. Ne kadar sıkıldığımı tahmin edebiliyorsunuzdur. Nick, gündüz değil ama hep ben yatmadan önce geldi. Ona sarılıp uykuya dalmak tarif edilemez bir duyguydu. Beni önemsediğini gözlerinden anlayabiliyordum. Cuma gecesi kolyeyle olanlardan sonra, ona sarılırken kolyenin zincirine bile dokunmaktan kaçınıyordum. Aslında dokunmaktan değil hatta dokunduğum anki verdiği elektrik akımı da değildi korktuğum. Göreceklerimden korkuyordum. Ne gariptir ki ne kolyenin gücü ne de Nick' in söylediği anlaşılmaz şeyler bana çok da tuhaf gelmiyordu. Beni gören de her gün garip güçleri olan kolyelerle garip rüyalarla uğraşıyor sanır.

Babama iyi olduğumu kanıtlamak için birkaç spor hareketi yaptıktan sonra pazartesi okula gitmeme izin verdi. Daha önce okula bu kadar çok gitmek isteyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. Ah, tabii tarih ödevlerini de sabırsızlıkla bekliyordum. Desem yalan olur tabii ki. O kadar da sıkılmadım canım evde.

Pazartesi sabahı erkenden kalktım. Aşağı kahvaltıya indiğimde, enerjik ve taptazeydim. Bir şeyler atıştırdıktan sonra arabamın anahtarlarını aramaya koyuldum. Ah bebeğim benim, küçük kırmızı maymuncuğum. Onu sürmeyi o kadar çok özlemiştim ki. Bulamayınca aramayı bırakıp babama seslendim.

"Baba Lizzy' nin anahtarlarını gördün mü?"

"Lizzy de kim? Ah dur tamam, senin arabaydı. Aramak için zahmet etme tatlım, seni okula bırakması için birini çağırdım. Bugün şoförün var."

Şoför mü, bir bu eksikti zaten, "Baba benim, bebek bakıcısına ihtiyacım yok iyiyim biliyorsun!" diye bağırdım. Zaten son dakika golü atmadan izin verseydi şaşardım.

"Mızmızlanma, ben seni düşünüyorum."

"Kimi çağırdın? Pit' i çağırdıysan o külüstür kamyonetle yeniden hastanelik olurum haberin olsun!" diye somurttum.

Merdivenlerden inerken, "Kim olduğunu birazdan görürsün," demişti ki, dışarıdan taşların tekerleklerle sürtünme sesi geldi.

"Of baba!"

Babam itirazlarıma hiç aldırış etmeden sırıtarak alnımdan öptü ve montumu uzattı. Üzerimde dar kot pantolonum, pamuklu, boğazlı beyaz kazağım, ayaklarımda uzun binici botlarım ve beyaz eldivenlerim ve şapkamla bordo renkli montum vardı. Beyaz montumu ne yazık ki hastanede kesmişlerdi! Üstümdeki her şeyi kesmişlerdi. Kesmekten zevk mi alıyordu bunlar? O monta tam üç yüz dolar bayılmıştım. Anlaşılan Hastanedeki hemşirelerin neye ne kadar para verdiğim, umurlarında değildi.

Çantamı aldığım sırada kapı çaldı. Babam kapıdakiyle konuşurken ben de mutfaktan çıktım ve karşımda onu buldum.

Babam, "Geldiğiniz için teşekkür ederim. Onu yetişkin olan birine emanet etmek zorundaydım," diyordu. Ben dediklerine pek dikkat etmedim çünkü o an aklıma Nick' in söyledikleri doldu 'Ondan uzak dur Sally!'

Üstünkörü gülümseyip ve selam verip kendimi dondurucu sabah soğuğuna attım.

Adrian' nın, "Merak etmeyin gözüm üzerinde," dediğini duydum. Neydim ben beş yaşında mı?

Okula giderken pek konuşmadık. Sorduğu şeylere kısa cevaplar verdim. Okula geldiğimizde ise onu beklemeden arabadan indim. Seri adımlarla yürüyordum. Adrian arkamdan seslenince durdum, onu bekledim.

"Sally! Sally bekle! Bu acelen ne? Neyin var senin çok durgunsun bugün, canın bir şeye mi sıkıldı? Ben mi bir şey yaptım? Söyle, böyle surat asma lütfen!"

Kovulan Meleklerin Sessizliği -1-2 İlk KurbanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin