Son bölümümüz +10 beğeni olmadı ama ben dayanamadım ne yalan söyleyeyim :) Neyse yılbaşı hediyem olsun sevgili sessiz okurlarım :)
Bu arada yukarıda gördüğünüz kapak kitabımızın asıl kapağı idi onu da paylaşmadan edemeyeceğim. Bir takım yayınevinden kaynaklı problem yüzünden bunu kullanamamıştık. Ne kadar içime sinmesede gerçek kapağımızı biliyorsunuz. İstanbul da olanlara da haberlerim var bu cumartesi Üç Tutku adında bir etkinlik var toplanıp kitap ve kahve keyfi yapacağız. Facebook sayfamızdan ayrıntıları takip edebilirsiniz. Yanımda bir kaç tane ilk kitabımızdan da getirip bir kaç kişiye hediye etmek istiyorum. Kitaplarını imzalatmak isteyenleri de beklerim. Çok konuştum farkındayım ;) Neyse okuduğunuz için teşekkürler :)
Keyifli okumalar...
Tam çemkirmeye devam edecektim ki arkamdaki gürültü ile beraber Adrian'nın yüzü aydınlandı. Işık huzmesiyle biri gelmişti. Hızla arkama döndüğümde, çekik gözlü, beyaz tenli, saf, duru bir güzelliği olan, beyaza yakın sarı, uzun saçları beline kadar uzanan bir kadın vardı. Kollarını birleştirmiş, asık suratı ile ciddi bir şekilde bize bakıyordu.
"Aman rahatsız olmayın hiç," diye homurdandı.
Arkamda, Adrain hareketlenip ayağa kalkarken beni yanına çekti.
Boğazını temizleyip, "Raphael, bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum." dedi ciddi bir şekilde.
"Çağırdın, geldim." dedi Raphael. Gerçekten çok ciddi ve asık suratlı bir kadındı.
"Her neyse, Alysa bu Raphael. İlk aydınlardan biri, senin cehennem kapısının tam olarak nerede olduğunu görmeni sağlamak için burada. Raphael bu da Alysa biliyorsun zaten kim olduğunu."
"Merhaba," diye mırıldandım, elimi hafifçe kaldırıp.
"Merhaba, Galena diyebilirsin. Bilirsin, dünyada kullandığım isim."
Hafifçe başımla onaylayıp gülümsedim.
Adrian'nın gözlerinden;
Alysa ile Gelena'yı çalışmaları için evde yalnız bırakıp dışarı çıktım. Arka bahçeye doğru ilerlerken gözüme Alysa'yı öptüğüm ağaç ilişti. Yüzümde hafif bir gülümseme belirirken bu gece burada beklemeseydim neler olacağı geldi aklıma. Deli cesareti vardı bu kızda. Onu da götürmekten başka çarem kalmamıştı. Aksi takdirde beni diri diri yakacağından korkuyordum. Yapardı. Ne yapar eder gelirdi zaten.
Zamanımız daralmıştı ve son günlerde her şey üst üste geliyordu. Kovulanların Alysa ile ikimizi öğrenmelerinden korkuyordum. Gerçek anlamda isyan çıkartacaklarından emindim. Şu anki durumumuza büyük bir dezavantajı daha vardı. Savaş yakındı ve birçoğunun taraf değiştirmesi ihtimaller içindeydi.
Şimdi ise Nick'i bulmalıydım. Sally'nin tam olarak nerede tutulduğunu öğrenmeli ona göre plan oluşturmalıydım. Ama Nick'i bulmak tahmin ettiğiniz kadar kolay değildi. Kendi inlerinden birine gitmişti ve onların hepsi özel büyülerle korunuyordu. Tek yapmam gereken arkasında bıraktığı izi takip etmekti ama o da kendisi gibi çok zayıftı. Küçük bir sinyal yakaladığımda hemen onu takip ettim.
Yıkık dökük binadan geliyordu sinyal.
"Vay vay vay! Kimleri görüyor bu lanetli gözlerim."
"Her zamanki gibi sinsisin Exael."
"Sinsilik hayatta kalmama yarıyor. İnsanlardan çok şey öğreniyoruz değil mi?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovulan Meleklerin Sessizliği -1-2 İlk Kurban
FantasíaBirbirinden habersiz ikiz kardesler, Biri cennet digeri cehennemin anahtarı... Bütün dünyanızın yalandan ibaret oldugunu ögrenseydiniz ne yapardınız? Bu hikayede serimizin ilk kitabı Saklı İkiz in ilk 6-7 bölümü bulunmaktadır. Tanıtım amaçlı. Kala...