Aslında yeni bölümü eklememem gerekiyor ama bazı güzel okurlarımıza kıyamadım. Son iki bölüm +10 olmadan kesinlikle sonraki bölüm gelmeyecek şimdiden bilginize :)
Müzikle okuyun :)
Keyifli okumalar...
Saatler akıp giderken üçüncü bardağımı bitiriyordum. Arka fonda en dertlisinden türküler çalarken, bakışlarımı odaklamaya çalışmaktan vazgeçmiştim. Burnumu çekip son yudumu da alıp bardağımı Baran'a doğru ittirdim. Kalbim sızlıyordu, onu söküp atmak istiyordum. Bağırıp çağırarak ağlamamak için dudaklarımı ısırıyor kendimi tutuyordum. Kardeşimin o gün ne hissettiğini şimdi daha iyi anlıyordum. Nick'in, Clover'ı öpmesi kalbini parçalamıştı. Gerçekleri öğrenmeseydi bir daha onu ben bile toparlayabileceğimi sanmıyordum. Şuanda işte öyle kalbim acıyordu. Bir insanın kandırılması, aldatılması kadar adi bir şey yoktu. Diğerleri ne haldeydi bilmiyordum, aynı masada oturmamıza rağmen onları görmüyordum. Yoğun enerjisini hissettiğimde, enerjinin kaynağına kapıya doğru başımı çevirdim. Bakışlarım onun sinirli, burnundan soluyan yüzüyle buluşunca bende sinirlendim. Birde sinirlenmeye hakkı vardı. Sert adımlarla yanımıza gelip, sertçe kolumdan kavrayarak ayağa kaldırdı beni.
"Sarhoş mu oldun sen?" diye tısladı kulağıma doğru.
Kahkaha atıp aynı onun gibi yüzüne doğru, "Sana ne!" diye tısladım. Diğerlerine dönüp, "Siz, eve, derhal!" diye çıkıştı sert sesiyle, burnundan alevler çıksa şaşırmazdım. Tekrar kolumu kavrayıp adımlarımın birbirine dolanmasını önemsemeyerek, adeta sürükleyerek arka kapıdan dışarı çıkardı. Kolumu hızla geri çekerek ondan kurtardım. Gerçi izin vermese bunu yapamayacağımı çok iyi biliyordum.
"Derdin ne sinin ha! Umurundaymışım gibi davranmayı bırak! Beni ümitlendirmeyi kes artık! Görmüyor musun beni parçaladığını?" diye bağırdım. Nemli beton ve az ilerideki çöp konteynırındaki çöplerin kokusu mideme pekiyi etki etmiyordu.
İçimde bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Ne ara bu kadar çok kaptırmıştım ki kendimi. Aşk, berbat bir şeydi, en azından bunu anlamıştım. Aptal kafam. İçimdeki siniri, hiddeti kusamıyordum. Adrian ise sanki kızını azarlayan bir baba gibi, olağan bir durum gibi, çatık kaşlarla gayet rahat bir şekilde karşımda dikiliyordu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Sokağın pis kokusu burnuma dolarken aldığım nefese çoktan lanet etmiştim.
Boğuk bir sesle, "Tanrım, kusacağım!", safranın tadı ağzıma gelince elimle ağzımı kapattım. Kusmak istemiyordum, hele ki Adrian'nın karşısında hiç istemiyordum.
Adrian panikle belimden kavrayıp duvar köşesine doğru sürükledi.
"Benden uzak dur," diye homurdanıp ondan uzaklaştım. Daha fazla dayanamayacaktım, duvara eğilip kusmaya başladım. Midem ve boğazdım adeta yanıyordu. Sanki lav kusuyordum. Sahi ben neden bu hale gelmiştim ki? Doğru! Şuanda saçlarımı toplayıp sırtımı sıvazlayan aptal yüzündendi.
"Çok iğrencim uzak dur benden," diye mırıldandım yarım ağızla. Uzaklaşmaya çalıştığımda omzumdaki elini sıkılaştırıp beni engelledi.
"Hayır, tanrım hayır! İğrenç falan değilsin mükemmelsin Aly, her halinle çok güzelsin. Anla artık beni lütfen."
Elimin tersiyle ağzımı sildikten sonra burnumu çekip başımı kaldırdım. Gözlerimiz buluştuğunda samimi olduğunu anlamıştım. Ama yinede hemen su koyuvermeyi düşünmüyordum. Hem kendi hislerimden hem de ondan emin olmalıydım. Sonunda kendimi enkaza dönüşmüş bir halde bulmak istemiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/31299194-288-k902246.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovulan Meleklerin Sessizliği -1-2 İlk Kurban
FantasiaBirbirinden habersiz ikiz kardesler, Biri cennet digeri cehennemin anahtarı... Bütün dünyanızın yalandan ibaret oldugunu ögrenseydiniz ne yapardınız? Bu hikayede serimizin ilk kitabı Saklı İkiz in ilk 6-7 bölümü bulunmaktadır. Tanıtım amaçlı. Kala...