24.BÖLÜM "KURSAKTA KALAN KIRINTILAR"

1.4K 145 106
                                    

En en en aksiliklerin çıktığı buna rağmen güçlükle de olsa yoğunlaşıp yazdığım bölümdü, geciktiği için üzgünüm, yazarken zorluğa rağmen çok sevdim, umarım sizlerde keyifle okursunuz...

Aldığı nefes dahi kursağında kalan insanların neden gülümsemediği sorgulanmamalı.

Aldığı nefes dahi kursağında kalan insanların neden gülümsemediği sorgulanmamalı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

24.BÖLÜM "Kursakta Kalan Kırıntılar"


BİLGİLENDİRME: Öngörebildiğim kadarıyla gelecek 4 veya 6 bölümün akabinde sezon finali yapılacaktır. Öngörümün dışında bir sayı çıkartırsam kusura bakmayın tahminime göre önden haber vermek istedim, iyi okumalar dilerim <4

            Kaşları daha fazla çatıldığında bakışlarımı gözlerinden çekemiyordum. Hızla kararan sahanın ortasında öylece birbirimize bakıyorken etraf haddinden fazla sessizdi. Ahizenin ardındaki sessizlikte etrafa ayriyeten bir sis katıyordu.

            Bir terslik olduğunu hissettiğini gözlerinin merhamet ve panikle yumuşamasından anladım. Neden bu adam söz konusu ben olduğumda farklı bakıyordu? Ondan aldığım hissiyat midemi gıdıkladı. Hazmedemediğim bir şeyler vardı işte...

            "Alo?" yine karşılık gelmemişti. Yanağımın içini dişleyip içimden sağlam bir küfür savurarak telefonu kapattım.

            "O kimdi Pırıl?"

            Göğsüm daraldı. Isınmaya çalışan bakışlarımı güçlükle engelledim ve sert olduğuna emin olduğum ifademle gözlerine bakarak "bir sorun yok Uraz Bey." Dedim. Mimlenmişti bir kere, ben kime ne söylüyordum ki? Karşımdaki erkeğin durmayacağı her halinden belliydi. Bu yüzden kısaca kestirip atmıştım.

            "Beden dilin neden öyle demiyor ama?" Kararlı kaşları yukarı doğru kıvrıldı ve yavaşça bileğimi tutarak aramızda kaldırdı "parmaklarını serbest bırak."

            O söyleyene kadar yumruk yaptığımdan bile bir haberdim. Parmaklarım bana itaat etmeden açıldığında avucumun içi tırnak izleriyle doluydu. Başparmağını yavaşça onların üzerinden geçirdikten sonra kafasını kaldırıp gözlerime baktığında oldukça samimiydi bakışları.

            "Nefesini ver..." Göğsümdeki şiddetli kasılmayı fark ettim. Aralanan dudaklarımdan yavaşça soluğumu bıraktığımda kalbimde ufak çaplı bir sarsıntı vardı sanki. Bu bana Son zamanlarda oluyordu. Önemsemiyordum ancak oluyordu. Özellikle Uraz Beyi görmeden önce.

            "Başın dönüyor mu?"

            Sertçe yutkundum "biraz."

            "Gel böyle." Yardımıyla banka oturduğumda omuzlarıma sağlam bir ağırlık çökmüştü. "Soluklarını yavaşça alıp bırakmaya devam et."

İSPİYONCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin