Emily teneffüste yüzüme bile bakmadan yerinden fırlamıştı ve son derse kadar asla derslere katılmamıştı. Bunu sınıf arkadaşlarından öğrenmiştim. Öyle korkuyordum ki her yerde onu arayıp, herkese onu soruyordum ama kimse onu görmemişti.Neyse ki son dersi de atlatmıştım ama şu okuldan çıkana kadar nefesimi bırakmayacaktım. Ne nefes alıyor, ne de veriyordum. Kalbim buz gibiydi, heyecan kalbimi dondurmuştu ve en ufak bir darbede kalbim paramparça olacaktı. Ölmemeyi dileyerek sınıftan hızla çıkıp koridorda koşuşturdum. Dolabıma bile gitmeden okulu terk edecektim.
''Ariana!'' Durmamalısın, Ariana!
Koşuştururken sesin yönüne baktım ve okulun en başarılı kızı bana sesleniyordu. Biraz rahatlayarak olduğum yerde durdum. İnsan sürüsü bir tabaka halinde üstüme geliyordu; bana ulaştıklarında o tabakayı delip geçmiştim.
Yanıma ulaştığında soluk soluğaydı. Gözlüklerini düzeltip iyice soluklandı. ''Son derse giremedim. Bana notları verebilir misin?''
Koridorun ortasında dururken arkama baktım. Herkes koşuşturarak okulu terk ediyordu. Ben de gitmek istiyordum ama her şeye rağmen çantama uzanıp notları çıkardım.
''Bu sayfayı iyi çalışırsan iyi olur.''
''Teşekkürler!''
İnanın, Emily'nin bir oyunu olduğunu düşünmeden edememiştim ama gerçek olmaması için düşünmemeye çalışıyordum. Soluk vermeme az kalmıştı; arkamı dönüp özgürlüğe doğru koştum. Havanın saflığına basa basa, hafifçe ilerliyordum. Yolun sonunda gök kuşağı vardı, tek yapmam gereken kızgın bulutlardan kurtulmaktı.
İşleyişini kestiremediğim bir şekilde yıldırımlar çıkmaya başladı, hava bir anda bacaklarımdan tutup beni yere vurdu. Korku yüzünden canımın yanışını bile birkaç saniye sonra kavrayabildim. Her şey yok olduğunda gördüğüm yüz Emily'nin beni öldürecek gibi bakan suratıydı. İşte o zaman kalbim paramparça oldu.
''Yanına bırakacağımı mı düşündün?''
Kalkmaya çalıştım ama ayakkabısıyla suratıma bastırıp beni yerde tuttu. Canım yanıyordu. Acı çok fazlaydı. Ağlamamak için direnirken canım daha da yanıyordu. Tek istediğim çığlık atarak ağlamak ve buradan koşarak uzaklaşmaktı. Neden bunu yapıyordu ki?
Yanında gezdirdiği iki kız da üzerime eğilip kıyafetlerimi kesmeye başladı. Engel olmaya çalışıyordum ama ayağını kaldırıp başıma ani bir tekme attı. Sonunda içimdeki fırtına ses tellerime kadar ulaşmıştı. Yüksek bir çığlık attığımda kıyafetlerim çoktan kesilip üzerimden gitmişti.
Nihayet kendi başıma hareket ederken geriye çekildim. Başımın acısı inanılmazdı, üşüyordum ve çok korkuyordum. Henüz bitmediğini gördüğümde kaçmaya kalkıştım ama iki kolumdan da tutup beni kapıya kadar sürüklediler.
''Yeter artık!'' diye isyan ediyordum.
Dışarıya geldiğimizde bırakıp geri çekildiler. Eşyalarımı elinde tutan Emily, üzerime fırlatırken, ''Dik kafalı olduğun sürece daha çok acı çekeceksin.'' dedi ve okula girdi.
Duygularımı tarif edemeyecek kadar hiçbir şey hissetmiyordum. Bedenim titriyordu ama üşümüyordum bile. Başımı kaldıramayacak kadar kendimde değildim, başımdaki acıyı hissedemiyordum. Her şey dönüyordu. Yerimden zorlukla kalkıp okulun en köşesine kadar zorlukla yürüdüm. İki adımımdan birinde düşecek gibi oluyordum. Duvar kenarına gelip telefonuma sarıldım.
Ben: Gel ve beni öldür. Şu an buna ihtiyacım var
O: Hala hayatta isen ikinci bir şans verilmiştir
Ben: Konuşma
Ben: Gözüm kararıyor ve çıplağım
Ben: Mahvettiler
O: Bir saniye. Tamamen mi?
Ben: İç çamaşırlarım var.
O: Neredesin şu an?
Ben: Okul
O: Perdeleri çıkarıp üzerine al
Ben: Okulda perde yok
O: Spor odasına gidip kıyafet ara
Ben: Ölüyorum
O: Her şeye bir bahanen varsa eğer
O: Etrafına bakıp kafanı çalıştır.
Etrafıma baktığımda, eski tahtaları koydukları kutuları gördüm. Bu fikir hiç de hoşuma gitmemişti.
Ben: Kutular var
O: Bekliyorum
Kutuyu zorlukla kaldırıp, içindeki eski tahtaları boşalttım. Alt kısmını açtım ve kafamdan geçirip, bedenime sardım. Tuhaf görünüyordum.
Ben: Acınacak haldeyim
O: İstediğin insanların seni iç çamaşırlı görmemesi değil miydi?
Ben: Kanamam var
O: Tam da regl görecek zamandı ahahaahahahahaah
Ben: Hayır, geri zekalı, başım kanıyor. Saçlarım yerden dolayı ıslak ve kirli
Ben: Bu konuda bir şeyler yapabilir misin?
O: Garip bir şekilde bakan insanlara bunun yeni tarzın olduğunu söyleyebilirsin.
Ben: Komik değilsin!
O: Başka bir kutuyu da kafana geçir o zaman.
O: Ayrıca, istersen bir doktora görün. Başın için diyorum.
Ben: Bakacağım.
***
Annemler evde yoktu. Bu benim için kesinlikle olumlu bir şeydi. Kısa sürede Kyle'ın dediğini yaparak evime kadar koşmuş ve sadece bir kaç insan tarafından garip bakışlara maruz kalmıştım. Duşta en az iki saat kalmıştım. Saçlarımı son kez düzeltip bedenimi yatağıma bıraktım. Hızla yattığımda için başım çok ağrımıştı ama umursamamaya çalıştım Telefonumu mesaj bulmak için kontrol ettiğimde, Kyle'dan mesaj olduğunu gördüm.
O: Sanırım hala yolda değilsindir?
Ben: Yatağımdayım
O: İyi :)
Ben: Bir daha okula nasıl giderim
Ben: Başlangıç için bunları yaşadıysam devamında neler olur, kim bilir
Ben: Ben bilmek istemiyorum
O: Dayak yerken sen ne yapıyordun?
Ben: Dayak yiyordum.
O: Kendini savunmaya ne dersin?
O: Ya da okulunu değiştirmeye?
O: Ve hatta şikayet etmeye?
O: Sen geri zekalı mısın?
Ben: Çok bilmiş! Bunları düşünmediğimi mi sanıyorsun?
Ben: 39 kiloyum! 39 kiloya karşı toplamda 486458 kilo kişiler
Ben: Okula peşin olarak ödeme yapıldı. Denedik ama asla para iadesi yapmadılar
Ben: Şikayet ettim. İnanmadılar çünkü Emily'nin babası yüklü bir bağış yapıyor. Para mı daha değerli, birinin canı mı?
O: Ailen ne diyor?
Ben: Annem artık inanmıyor. Dediği şey şu: ''Herkes mi sana düşman olur? Demek ki sende bir sorun var. Peşin ödedik, iyi geçinmeye çalış.''
O: O halde, dert etme. Halledeceğiz.
O: Başındaki yarayı annene gösterirsen sana inanır.
Ben: Biliyor musun, Emily'den kurtulursam daha kötüsüne de sesimi çıkaramam. O yüzden bununla yüzleşip değişmek istiyorum.
O: Beni çok şaşırttın.
Ben: Haha
O: Sonunda ilk adımını atabildin.
O: Şimdi dinlenmene bak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WhatsApp Savior
Teen Fiction''Merhaba :)'' ''Kimsin?'' Hayatımı değiştiren, beni her geçen gün biraz daha ölüme sürükleyen tek bir mesaj.