10. Bölüm

18.3K 1.3K 868
                                    

Ses tonu otoriter çıkıyordu. Onun için bir insanı etkisi altına alıp, istediğini yaptırmak hiç de zor olmazdı. Konuştuğunda sesinde hafif çatlamalar oluyordu ama güçlü olduğunu hissedilebilirdi. Eğer çabalasaydı karizmatik sese sahip sayılı şarkıcılar arasında yer alabilirdi. Sesinin güzel tınısı kulaklarımda çınlamaya devam ederken bir kez daha tazeledi.

"Hey, Lee? Orada kimse kaldı mı?"

Sesi beni fena halde etkilemişti çünkü onu gizemli bulduğumu zaten söylemiştim. Bir insanın sesi ve el yazısı benim için bir kimlik gibidir ve Kyle bana kimliğinden bir miktar göstermişti.

"Soyadımı nereden biliyorsun?" Onca şeye rağmen dikkatimi bunun çekmiş olması garip değildi. Ama sonra ortak arkadaşımız olan Kelsey'den öğrendiğini anlamıştım.

"Bunun cevabını zaten biliyorsun." dedi ben hipnozdayken yaktığı sigarasını içerken.

"Evet..." Mırıldandım. "Kusuruma bakma."

Başını yana yatırıp gülümsedi. "Saçlarını beğendim." dedi.

Ve tam o noktada sırtımdan aşağıya ter damlaları bir karınca misali inmeye başladı. Ateşimin çıktığını hissettim, kızardığıma yemin edebilirdim. Neyse ki kamera kalitesinden ötürü bunu seçemezdi.

"Şey, teşekkür ederim." dedim saçlarıma dokunup.

"Cidden, fazla tarz görünüyorsun." Bu sözünden sonra kameradaki görüntüme baktım. V kahkülüm, oldukça kısa küt saçlarım vardı. Yüzüme yakıştığını düşünmesem de alışmıştım.

"Sanmıyorum..." Yeniden mırıldanırken gözlerim doldu, başımı eğip parmaklarımla beceriksizce oynadım.

"Hey," dedi. "Çeneni tutamadığım için kaldır şu başını."

Gözlerimi sıkıp onu reddettim. Bunu sözlü olarak da dile getirip, "Hayır," dedim. "Kaldırmayacağım."

"Tanrım, Lee, ağlıyor musun?"

Daha öncesi ve sabahki olanlar aklıma gelmişti. Saçlarımdan oluşum bir türlü unutulmuyordu.

"Ağlamıyorum." Burnum aktığı için sesim garip çıkıyordu, üstüne bir de burnumu çekip duruyordum. Burnum o kadar çok akıyordu ve ben de o kadar çok çekiyordum ki sonunda sinirlenip başımı kaldırdım. Sesimi yükseltip konuşmaya başladım.

"Lanet olası gözyaşından çok sümük akıyor!"

Kendini gülmemek için kastığını gördüm ama arada ağzından gülücükler kaçırıyordu.

"Gülüyorsan gül." dedim. "Haksız değilim."

"Ne biçim bir şeysin sen?" Bunu söylerken bile gülüyordu, sonrasında kendini bırakıp gülmeye devam etti. "Hay sikeyim, ölüyorum."

Sanki az önce ağlayan ben değilmişim gibi gözlerimi kurulayıp ona göz devirdim. "Ha-ha."

Gülme esnasında sigarasının dumanı yüzünden öksürmeye başladı. Aynı zamanda hâlâ da gülüyordu. Gözlerinin yaşardığını gördüm. "Siktir, cidden ölüyorum." Bunu öksürükleri arasında söylemişti ama bir türlü gülmeyi bırakmıyordu.

"Özürlü." diye konuştum ona karşı. "Geberip gideceksin."

"Ta" Öksürük. "-bii."

"Seni ilk defa böyle görüyorum." diye itiraf ettim.

"Çok sık öksürük nöbetleri geçirmem."

"Hayır, onu demiyorum. Sen... Gülümsüyorsun?"

"Uhm," Ensesini kaşıyıp alt dudağını dişledi. "Sanırım, biraz."

WhatsApp SaviorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin