''Bayan Lee,'' Bu kadar resmiyet karşısında ürpererek içeriye son adımımı da atıp kapıyı arkamdan kapattım. ''Otur lütfen.'' Zaten bunu yapmayı düşünüyordum.Karşımda üçgen şeklinde kırmızı çerçeveli gözlük kullanan ve babaanne gibi görünen ama aslında büyükbaba olması gereken doktora baktım. Kırışıklıklar dünyada epey bir süre bulunduğunu gösteriyordu.
''Pekala, sorun nedir?'' Ellerini masanın üzerinde birleştirip yüzüme dikkatlice baktı.
''Bir süredir uyuşturucu kullanıyorum. Açık konuşacağım, şu an kafam bir milyon.''
''Oh,'' dedi şaşkınca. ''Başlama sebebin nedir?''
Tebessümden bile sayılmayacak şekilde dudaklarımı yukarıya kıvırıp kollarımı iki tarafa açtım. ''Hayat.''
''Yaşadığın en kötü şeye örnek verecek olsaydın bu ne olurdu?''
Soğuk havaya rağmen sırtımdan süzülen ter damlaları beni daha da sinirlendiriyordu. ''Annem bir fahişe, babamı öldürdü. Okulda dayak yemediğim bir gün bile yok, destek aldığım tek insan da bana veda etti ve hayattaki en kötü darbe bu sabah regl olduğumu görmekti. Karın ağrımdan bahsetmeme gerek var mı?'' Sonlarına doğru sesim iyice yükselmişti ve ben öyle yanıyordum ki kıpkırmızı olduğuma emindim.
''Ariana, buraya birisiyle geldin mi?''
Beni biraz bile dinlemediğini görmek gözlerimin dolmasına sebep oldu. Bir çırpıda ayağa kalkıp, ''Tabii! Annem hemen şu kapının dışında ve sizinle görüşmek için bekliyor.''
''Çıktığında anneni çağırır mısın lütfen?''
''Tabii, bay-soyadı garip adam.'' Tenimle aynı kızarıklıkta olduğunu düşündüğüm gözlerim gülerken kısıldı. Burnumu çektim, ''Hemen onu çağırıyorum.'' Botlarımla zemine sertçe basarak odadan çıkıp kapıyı arkamdan çektim. Ceketimi ve sırt çantamı bir arada tutmaya özen gösterirken binayı da terk edip nihayetinde gözyaşlarımı serbest bıraktım.
Hastanenin yeşillikten ibaret bahçesi biraz olsun ciğerlerimi açtığı için biraz yürüdüm ve insanların en az olduğu bir banka oturdum. Çantamı açıp babamın dolabında bulduğum sigara paketinden bir dal aldım, çakmağı da ondan yürütmüştüm.
Nefesimi dışarıya verdikçe nefesim bir sigara dumanı gibi görünüyordu. Başımı sallayıp sigarayı yakıp dudaklarım arasına koydum.
Rahatlamak için bağırıyordum, ama boğazım ağrıyordu. Bu hayatta bedeller de isteklerimiz kadar acı vericiydi. Aslında sanırım gelecek konusunda biraz ümitliydim. Baksanıza, ilk adıma ne kadar sıçmış olsam da yine de atmıştım. Kendi kendime gülüp onaylamazca sallandım. Bu komik çemberde dönüp duruyorduk. Hep aynı süreç, hep aynı terk ediş. Aynı zamanda sonumuzda aynıydı, ölüm. Ne diye hayatta çalışıp bir şeyler elde etmeye çalışıyorduk ki? Bu adımı atmamdaki amaç neydi? Zaten ölecektim.
Sigarayı dudaklarım arasında tutarken nefesi burnumdan aldım.
''Üşümüyor musun, mavi kız?'' Başımı sesin geldiği yöne çevirip kızıl kafalı ve hafif çilleri olan genç bir çocuğun bana sırıtarak baktığını gördüm.
''Neye gülüyorsun kızıl kafa?''
Bu kez daha ciddi bir gülüş takınıp yanıma oturdu. ''Neden buradasın?''
''Seni ilgilendirir mi?''
''Ben bağımlılıktan dolayı buraya altı aydır gelip giderim.'' Dudakları arasına bir dal koyup yaktı.
''Harika, bu kadar uzun süreceğini düşünmüyordum.''
''Ne? Sen de mi bağımlısın?''
''Birkaç kez kullandım.'' Omuz silktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WhatsApp Savior
Teen Fiction''Merhaba :)'' ''Kimsin?'' Hayatımı değiştiren, beni her geçen gün biraz daha ölüme sürükleyen tek bir mesaj.