Ageplay Bill

9.bölüm

Alyssa'nın odasına girdim. Alyssa şapşal şapşal etrafa bakınıyordu.
"Günaydın güzelim."
Yanına ilerleyip beşiğinden çıkarttım.
"Bana 'günaydın babacığım' demelisin."
"Günaydın..."
"'Babacığım' de Alyssa."
"Babacığım."
Kısık sesle söylediğinde gülümsedim.
"Aferin."
Bez değiştirme masasına yatırdığımda panikledi.
"Hayır. Lütfen, bana o şeyi takma. Lütfen..."
"Şşşttt."
Üstündeki elbiseyi çıkartıp yere bıraktım. Dün gece üstünü değiştirmeme izin veremeyecek kadar hafif bir uykudaydı.

Altındaki iç çamaşırını çıkartıp öylece durdum.
"Bez yerine böyle durmayı mı tercih edersin?"
Yutkunarak kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Regl ne zaman oldun?"
Bezini bağladıktan sonra doğrulmasına yardımcı oldum.
"1 hafta önce bitti."
"Döngün düzenli mi?"
"Pek sayılmaz."
"Anladım."
Üstüne badi giydirdikten sonra altındaki çıt çıtları birleştirdim.

Ayaklarına çorap giydirip yere indirdim. Bacakları titrerken afalladı. Belinden tutup destekledim.
"Başka bir şey giymeyecek miyim?"
"Her cümlenin sonunda 'babacık', 'babacığım' gibi ifadeler olmalı."
"Çok utanıyorum."
Boynunu öperek kokladım.
"Utanma güzelim."
Birlikte aşağıya inip masaya oturduk. Kucağımda kıpırdanırken belini sıkıca tuttum. Masanın üstündeki telefonuma baktığında çenesini tuttum.
"Buradan telefonun çekmediğini unutma Alyssa."

"Beni tanıyor musun? Neden bana böyle hitap ediyorsun? Ben senin adını bile bilmiyorum. Daha önce karşılaştık mı?"
Mamasından bir kaşık ağzına tıktıktan sonra yüzünü bana çevirdi.
"Adım Bill. Seni tanıyorum. Beni hatırlamazsın. Seni sevdiğim için öyle hitap ediyorum."
"Ha ha... Yakalandın."
"Hangi cümlemle yakalanmışım hanımefendi?"
"Beni kimse sevmez ki. Sen de beni sevmiyorsun. Yalan söylüyorsun."
Bunu gülerek söylese de duraksadım. Dudağımı dişledim.
"Seni seviyorum Alyssa. Ciddiyim. Sana tutuldum ve senden kopamıyorum."

"Yağmur yağıyor."
"Eğer uslu bir kız olursan dışarı çıkıp yağmurla oynarız."
"Yağmurla oynamak yerine başka bir dilek dileyebilir miyim?"
"Hayır. Tek seçenek yağmurla oynamak."
"Anladım."

Mamasını yedirdikten sonra kucağımdan kaymasına izin verdim.
"Bahçedekiler ne?"
"Neredekiler?"
"Şu siyah tepe..."
"Sigaralarım."
Gözlerini büyüterek bana döndü.
"Neden oradalar? Çöpe atmayacak mısınız? Çevre için ne kadar-"
"Merak etme. Şimdi taşıyacaklar."
"Tamam."