Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kalın montunu giydirdikten sonra beresini taktım. "Burnun acıyor mu?" Burnundaki yara bandını çıkardıktan sonra yenisini taktım. Sabah uyurken çarpmıştı.
"Biraz." "Üşürsen söyle." Zaten yeni hastalığı atlatmıştı. Bir daha hasta olmasını istemezdim. "Tamam babacık." Kucakladıktan sonra üstünü düzelttim. "Daha kalın bir kazak mı giydirmeliydim?" "Hayır. Şuan gayet iyi." "Tamam."
Eğilip ayakkabılarımı giydirdikten sonra ceketime uzandım. "Şey, kravatın kaymış." Elini gömleğime koyduğunda kafamı aşağıya eğdim. Ceketimi giydikten sonra ellerimi ellerinin üstüne koyup parmaklarını yönlendirdim. Kravatımı düzelttikten sonra ellerini dudaklarıma yaklaştırıp öptüm. Parmaklarını, ellerinin üstünü, avuç içlerini, bileklerini öpücüklere boğdum. "B-Babacık, saat ona geliyor." Kafamı kaldırıp duvardaki saate baktım. "Evet. Gitmeliyiz." Kucakladıktan sonra kollarını boynuma doladı.
"Neden takım elbise giydin? Ciddi bir yere mi gidiyoruz?" "Sayılır." Kapıdan çıktıktan sonra beresini düzelterek kulaklarını kapattım. Hızlıca arabaya ilerlerken üstüne baktı. "Ben çok salaş oldum." "Sorun değil." Arabaya oturduktan sonra rahatça yerleştim.
Kızarmış burnunu öptüm.
"Şimdiden üşüdün mü?" "Hava soğuk." Kollarımı etrafına sardım. "Bir iki saat kalacağız gittiğimiz yerde." "Yanında mı olacağım?" "Elbette. Kucağımda olacaksın. Kimseyle konuşma. Ayrıca..." Koltuğun ucundaki siyah poşeti karıştırdım. Siyah, düz bir maskeyi alıp kafama taktım. Mor, düz ama üstünde kedi bıyığı gibi çizgiler olan diğer maskeyi de Alyssa'nın kafasına...
