Dinimiz, avret sayılan uzuvların örtülmesini farz kılmıştır. Ca-hiliyet devrinin kalıntısı bulunan çıplaklığı yasaklamıştır. İslâm dini gelmezden önce, müşrik kadınlar, başlarına bir örtü koyarlar fakat uçlarını iki omuzları arasından arkaya sarkıtarak gerdanlarını açık-ta bırakırlardı.
O günkü kadınlarda erkekten sakınma diye bir şey yoktu. Evle-rinde süslenip dışarı çıkarlar, erkeklerle karışık otururlar ve görüşüp konuşurlardı. Nihayet tesettürle ilgili âyetler inerek İslâm kadınının tavır ve hareketini tesbit etti. Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
«Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini açmasınlar. Bunlardan görülen kıs-mı müstesna:Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar. Ziynet (mahal) lerini kendi kocalarından, yahut kendi ba-balarından, yahut kocalarının babalarından, yahut kendi ogullann-dan, yahut kocalarının oğullarından, yahut kendi biraderlerinden, ya-hut kendi biraderlerinin ogullanndan, yahut kızkardeşlerinin oğul-larından, yahut kendi kadınlarından, yahut kendi ellerindeki memlûkelerden, yahut erkeklerden yana ihtiyacı olmayan (erkeklikten kal-mış bulunan) hizmetçilerden, yahut henüz kadınların gizli yerlerine muttali' olmayan çocuklardan başkasına gösterınesinler. Gizliyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Hepiniz Allah'a tevbe edin ey mü'minler. Tâ ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız» (1).
Diğer taraftan Ahzâb sûresinin 33. âyet-i celilesinde de kadınla-rın iffet ve vakarının korunması bakımından şöyle buyfulmuştur:
««(Vakar ile) evlerinizde oturun. Evvelki câhiliyet (devri kadınla-rının kınla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürüme-yin. Namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek için ve sizi ter-temiz yapmak ister».Haya, imanın bir şubesi; tesettür de utanmanın ayrılmaz bir lâ-zımıdır. Hayâsızlık iman zafiyetine delildir, îmanın yokluğu, birçok duygularla birlikte, insandan utanmayı da siler götürür.
îman-ı hakikînin tebliğcisi ve vicdanların mürebbisi Hazret-i Muhammed (s.a.v.) Efendimiz, «Avret mahallimi, içimdeki elbiseden sak-lamaya güç yetirebilseydim elbette saklardım» (2) buyurmuşlardır.islâm dininin kadın ve erkeğe emrettiği tesettür, sadece namaz kılacağı zamana mahsus değildir. Namaz dışındaki vakitlerde ve hat-ta kendi başına bulunduğu zamanlarda bile avret mahallini kapalı tutacakdır. Hazret-İ Ebûbekir (r.a.) def-i hacet için helaya çıktığın-da, Rabbim beni bu açılmış hâlimle görüyor, diye utancından başını örterdi.
imanın kemâl derecesinde bulunan zatlardan Hazret-i Ali (r.a.) diyor ki: «insan avret mahallini açınca, yanındaki melekler utancın-dan yüz çevirirler».
Bir erkek, hamamda yıkanırken göbekten diz kapağı altına ka-dar olan uzuvlarını örtmek mecburiyetindedir;Müslüman bir kadı-nın, mü'min kadınlara karşı, tesettürü de böyle olacaktır.
Kadınlar; el, ayak ve yüzlerinden başka bütün uzuvlarını, altını göstermeyen ve vücut hatlarını belli etmeyen, bol bir elbise ile ört-mek mükellefiyetindedir.Hazret-i Ebûbekir'in kızı Esma (r.a.) bir gün Hazret-i Âişe'yi zi-yarete gelmişti. Üzerindeki elbise ince olduğu için, Peygamber Efen-dimiz hemen başını aksi istikamete çevirdi ve, «Yâ Esma! Kadın, hayz (görecek yaş) a ulaştığı vakit şunlardan başka bir yerini göstermesi iyi olmaz» buyurdu ve bunu söylerken ellerine ve yüzüne işaret ettik
Kadınlar; namazda yüz, el ve ayaklarından başka vücutlarının tamamını ve hatta baştan aşağı sarkan saçlarını örteceklerdir.Bir kadın, elbise varken giyinmeyip, kimsenin bulunmadığı bir yerde, çıplak olarak namaz kusa İslâm fukahâsının ittifakı ile nama-zı caiz değildir.
Kadın vücudunun her bir parçası, ayn bir avret mahalli kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu itibarla: Topuklar dahil olmak üzere incik-ler, dirseklerle birlikte pazular, kulaklar, gerdan, dirseklerden bileğe kadar kollar, baş, saç, boyun hep müstakil birer uzuv kabul edilmiş-tir. Avret sayılan uzuvlardan birinin dörtte biri, namaz içinde açılsa ve üç defa «Sübhânellah» diyecek kadar açıkda kalsa namazı bozulur.Müslüman bir kadın, gayrimüslim kadın yanında erkekten sa-kınır gibi örtünmek mükellefiyetindedir.
Müslüman kadınlar, yabancı erkeklerle park, bahçe, salon ve ev-lerde karışık olarak oturamazlar: Avret sayılan uzuvlarını onların ya-nında açığa koyamazlar.
Kadının örtünmesi, iffetini korumak, şerefine dil ve namusuna el uzatılmasını önlemek için farz kılınmıştır. Cenab-ı Hak Ahzâb sû-resinin 59. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:«Ey Peygamber, zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınları-na dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onlann tanılıp eza edilmemelerine daha uygundur. Allah, çok yarlığayıcıdır, çok esir-geyicidir».
Bir kadının, kızkardeşinin kocasına ve kayınbiraderine nâmah-rem olduğu, görünmesinin caiz olmadığı ALİ EFENDİ ve NETİCE fet-valarında tasrih edilmiştir. Fitne korkusu olduğu zaman kadın süt biraderine bile görünemez.Resûlullah Efendimiz bir gün:
«(Yabancı) kadınların yanlarına girmekten sakının.» buyurmuş-du. Ensardan bir adam:
«Kadının kocası tarafından olan erkek hısımı (hakkında) görü-şünüz nedir?» dedi. Hazret-i Peygamber (s.a.v.) Efendimizin cevabı şöyle oldu:
«Bu erkek (ile başbaşa kalmak), ölüm (e sebep olan hallerden) dir.» (Buhârî ve Müslim).Çıplaklık; ahlâkın bozulmasına, zinanın çoğalmasına, şehvanî hislerin kamçılanmasına sebep olmaktadır. Açılan bir çiçek, nasıl arılan kendine davet etmekte ise örtünmeyen bir kadın da erkeklerin gözlerini üzerine çekmiş olur.
Müslüman bir kadın, bütün meziyet ve güzellikleri ile, evinin ve erinin kadını olacaktır. O, satılık bir mal değildir ki, giyindiği zaman elbisesini, soyunduğu vakit sinesini teş-hir etsin!
Örtünme, ilâhî bir edep kaidesidir. Hiçbir sorumluluğu olmayan .canlılarda bile bunun izlerine tesadüf edilmektedir.
Kadının haya ve tesettürü onun için manevî bir hayattır. Bundan yoksun bir kadın her ne kadar nefes alıp verse de ölüden farkı yoktur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deryadan Damlalar...
Spirituellesİlim sonsuz bir deniz,bitmez bir okyanusdur. Bu ummandan ne kadar alırsak kârımızdır. Ne kadar fazla konu işlersek sususuzluğumuz o derece diner... İşte bu kitap ruhumuza su serpmek, bir inşirah serinliği hissetmek için yazılmıştır... Huzurlu ok...