plum tree

683 88 39
                                        

Rüyalar...

Rüyalar gerçekçi hissettirmeli miydi hissettirmemeli miydi kişiye göre, gördüğün rüyaya göre değişirdi. Bazen bir rüyada öyle şeyler yaşanırdı ki günlük hayattan farkı olmazdı. Bazen ise saçma şeyler görmene rağmen yine rüyada olduğunu anlamazdın. Ama rüyada veya bir kabusta olduğunu anladığın an ondan uyanabilmeyi başarabilirdin. Ya da en azından beomgyu bu zamana kadar başarabilmişti.
Ne zaman bir kabus görse, kabusunda bir şeylerden kaçıyor olsa kendini o durumdan kurtarmak için kendini uyandırmaya zorlardı ve başarılı da olurdu.

Ama şimdi olmuyordu.

Erkekler tuvaletinde, aynanın karşısında öylece dikilip kendine bakarken de bunu denemişti. Defalarca ve defalarca kendini uyandırmaya zorlamıştı. Ama bana mısın dememişti. Hala aynı yerdeydi. Yüzünü yıkamıştı. Kendine birkaç tokat atmıştı. Saçını falan bile çekmişti. Gözlerini iyice açmıştı. Ama hiçbir şey olmamıştı. Her şey gerçek, acısı bile gerçekti.

"Siktir ya." demişti acıyla inleyerek. Kendini yere attığında yanındaki lavaboda elini yıkayan öğrenci kendisine yargılar bi yüz ifadesiyle bakmıştı. "İyi misin?" diye de sormuştu merak ediyor olmasa bile.

"Değilim." demişti Beomgyu. Sonra birden ayağa kalkıp çocuğa biraz yaklaşmıştı. Çocuk ise onun bu hareketiyle bir iki adım gerilemişti. "Bana bi vurur musun? belki sorun benim vurmamdadır."

Çocuk karşısındaki bu garip kişiye aynı şekilde bakmaya devam etmişti bir süre, ciddiliğini tartmaya çalışıyordu. Ama karşısındaki o garip kişi fazlasıyla ciddi durduğundan alnına bir fiske atıp "oldu mu? gidebilir miyim?" demişti ve cevap vermeden çıkmıştı.

Beomgyu ise alnını tutup dudaklarını büzmüş ve geri eski yerine dönmüştü. Bir süre daha aynadan kendisine bakmıştı. Düşünmüştü...düşünmüştü. O sırada kaç dersi ektiğini bilmiyordu. Tuvalette bir o tarafa bi bu tarafa gidip gelmişti. Birkaç defa formasının kirleneceğini umursamadan kendisini yere atmıştı. Bazen siniri bozulduğundan gülmüştü kendi kendine, bazen ağlamıştı. İçinde olduğu durum sinirlerini o kadar bozmuştu ve o kadar çaresiz hissediyordu ki sadece bugünün bir an önce bitmesini dilemişti.

Tuvalete her giren kişi kendisine garip bir ifadeyle baksa da dikkati orada değildi, asla olmamıştı.
Tek düşündüğü şey içinde olduğu durum ve az önce gördüklerinden ibaretti.

Sonra bir anda Yeonjunla ettiği son kavgası geldi aklına. Söylediği şeyler yüzünden her şey bu hale gelmiş olamazdı değil mi?

"Keşke hiç tanışmasaydık."

Ve hayat: al işte sana bir şans! al ve bunu kullan dermişcesine kendisini 7 yıl öncesine göndermiş ve cidden Yeonjun ile tanışmadığı bir zamana ışınlanmıştı.
Saçmalıktı. Tüm bunların başına gelmiş olması mümkün olamazdı.

Yine kendi kendine gülmüştü ama bu sefer uzun sürmemiş, yerini sessizliğe ve göz yaşlarına bırakmıştı.

O sırada içeri birisi girmişti, ilk başta umursamamıştı ama birkaç defa kendisine seslenince o tarafa döndüğü zaman onun Soobin olduğunu görmüştü. "Lan iyi misin sen?" demişti endişeli bir ifadeyle yanına gelmişti.

Şuan 'iyiyim' diye yalan söyleyecek bir durumda bile değildi. Çünkü yerde duvara yaslanmış halde oturuyor ve ağlıyordu. Kim bu yalana inanırdı ki?

"Değilim."
"o belli zaten, ne oldu?" demişti o da yanına çömerek. "yine mi babanla ilgili?"
"hayır."
"ne o zaman?"
"ben bu zamana ait değilim."

Soobin anlamamıştı. Zaten anlamasını beklemek saçma olurdu. Derin bir nefes aldı. "Hadi gel, eve götürelim seni. derse girmeyince müzik odasındasındır sandım orada da bulamayınca eve gitmişsindir sandık." beomgyunun kolunu omzuna atarak kaldırmaya çalıştı. Beomgyu kalkacak hali kendisinde zor bulsa da en sonunda kalkabilmişti. "benim eve gidelim istersen ne dersin?"

once again | beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin