a dream within a dream

395 62 13
                                    

önceki bölümü okumayı unutmayın !!

Hafif yağmurlu bir akşamdı. Çok uzun süre yağmurun altında durmadıkça ıslatan bir yağmur değildi. Yağmur damlaları cama ritimli bir şekilde vuruyordu.
Beomgyu salondaki camdan dışarıyı seyrediyordu boş bir kafayla. Bugün oldukça yorgun ve hasta hissediyordu. Öksürükleri boğazını yırtacakmışcasına şiddetliydi. İyi bir modda değildi.

Yeonjun'un, sevgilisinin, eve gelmesini bekliyordu. Kendisi işten erken çıktığı için eve en erken o gelirdi, Yeonjun gelene kadar yemek yapar sonra beraber yerlerdi. Mesaiye kalmadığı günler hep böyle yaparlardı.

Birden anahtar sesi duyuldu, ardından bir kapı gıcırtısı. Bakışlarını o tarafa doğru çevirmişti Beomgyu.

"Hoşgeldin." Demişti güçsüz çıkan sesiyle Beomgyu. Yeonjun, bir mırıldanmayla karşılık verip kendini koltuğa attığında Beomgyu da onun yanına gelmişti.

Durgun görünüyordu. Beomgyu, "Bir şey mi oldu?" diye sormuştu.

"Hayır, sadece yorgunum." diyip geçiştirmişti Yeonjun da. Her zamanki gibi.

Beomgyu, Yeonjun'un yorgun haliyle üzgün halini ayırt edebilecek kadar iyi tanıyordu.

Normalde çok fazla uzatmazdı. Onu onaylayıp geçerdi ve ısrar etmezdi. Ama o gün yıllardır içinde tuttuğu soruyu sormuştu, tam karşısında yorgun bakışlarıyla dikilirken.

"Bana neden hiçbir şey anlatmıyorsun Yeonjun?"

Bu soruya şaşırmış olacak ki bakışları Beomgyu'yu bulmuştu. Bir süre onu inceleyip kaşlarını çatmıştı istemsizce. "Sen hasta mısın? Yüzün solgun gibi."

"Konuyu değiştirme." demişti net bir sesle Beomgyu.

"Neyi anlatmıyorum? Bir şeyim yok dedim ya yorgunum sadece."
"Eminim öyledir."
"Ne demek bu?"
"Benimle birlikte olduğundan beri mutlu değilsin demek. Bana hiçbir şey anlatmıyorsun, 'aşık olduğun' kişiye içini dökmüyorsun demek." Sinirle solumuştu. Neden bu kadar kızgın olduğunu bile bilmiyordu. Ama o an yılların birikmişliğini kusmak istiyor gibiydi.

Yeonjun kaşlarını çatıp ayağa kalkmıştı. "Yok öyle bir şey saçmalama, tabiiki de mutluyum. İçimi dökecek hiçbir şey de yok." Onun da sesi hafif yükselmeye başlamıştı.

"O yüzden mi her iş çıkışı psikoloğa gidiyorsun?"
Evet, bununda bir şekilde öğrenmişti yakın zamanda. Öğrendiğinden beri saklamak zorunda kalmıştı, sanki bilmiyormuş gibi devam etmişti. Böyle olursa onu üzmez, elbet bir gün kendisine söyler sanıyordu. "Bana her şeyi anlat demiyorum, ama en azından bunu saklamasaydın benden. Sana destek olacağımı biliyordun." hayal kırıklığına uğramıştı Beomgyu. Sadece birlikte yaşadığı adamın kendisiyle bir şeyler paylaşmasını istiyordu.

Yeonjun bir süre susarak ona baktı. Sonra derin bir iç çekip bakışlarını etrafta gezdirdi. "Önemli bir şey için gitmiyorum, seni endişelendirmek istemedim o kadar."

"Asıl böyle yaparak beni endişelendiriyorsun, Yeonjun." Bir adım ona doğru attı ve aralarındaki mesafeyi azalttı. "Biliyorum, mutlu değilsin. İşinden mutlu değilsin. Evimizden mutlu değilsin. Her gün eve gelip bazen yüzüme bile bakmadan uyumaya gidiyorsun. Biz böyle değildik. Biz daha genciz Yeonjun ama ilişkimiz sanki 20 yıllıkmış gibi eskimiş gibi davranıyorsun."

Yeonjun sinirlenmişti. İkisi de sinirlendiğini hissediyordu. Daha şimdiden dağılmış haldelerdi.

"Ben miyim mutsuz? Sürekli, her gün, eski müzik videolarınızı izliyorsun. Gitar nasıl çalınır diye video izleyerek elinde gitar olmasa bile pratik yapıyorsun. Ben bunları yapma demiyorum Beomgyu. Sorun olan bunları gece ben yattıktan sonra ağlayarak izlemen." durdu Beomgyu'nun yaşlı gözlerine kendi yaşlı gözleriyle baktı. "Ben de istemiyordum bu durumda olmayı, evet. Tenisçi olma hayalim vardı. Olmayacağını da hissetmiştim. Ben de istemiyordum bu küçük evde yaşamayı, bir garson olarak çalışmayı.. ama seninle olduğum için mutluydum ben."

once again | beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin