the other man

532 71 41
                                    

Müzik, onun ilk aşkıydı. küçüklükten beri kendi kendine şarkı söylemeyi çok severdi, Beomgyu. Ortaokulda şarkı söz yazdığı olmuştu. Sonra vakit kaybetmeden bir müzik aleti çalmak istemişti. Babası her şeyde olduğu gibi buna da karşı çıktığından gizlice kuzenine gider ona gitar çalmayı öğretmesini isterdi. Babası iş gezisinde olduğu zamanlar arttıkça Beomgyu da kendine müzik için daha çok zaman ayırabilmişti. Lisenin ilk senesi part-time işe girerek kendine bir elektro gitar alabilmişti. Kuzeninden öğrendiği bilgilerle kendini iyice geliştirmiş, o sıralarda da Soobin ile birlikte bir müzik grubu kurmak istemişlerdi. Bunun için iki kişiden fazla kişiye ihtiyaç olduğunu bildiklerinden bir gitarist daha aramaya başlarlarken Lim Jimin ile tanışmışlardı. Bunları tabiiki babasından gizli bir şekilde yapıyordu. Gitarını ve diğer şeyleri o eve geleceği zamanlar saklıyordu. Annesi de bu durumu başta çok kabul etmese de sonradan çok hevesli olduğunu gördüğü zaman kabul etmişti. 

17 yaşındaki Beomgyu ilk aşkının nasıl biteceğini bilmiyordu, ya da babasının ne zaman öğreneceğini. Ama 24 yaşındaki Beomgyu bunların hepsini biliyordu.

Soobin'in evindeki garajda, üçü birden buluşmuş pratik yapmaya hazırlanıyorken Beomgyu elindeki gitara bakıp düşüncelere dalmıştı. Ne zamandan beri çalmıyordu? 6 yıl olmuş olmalıydı. Fakat o kadar yıldır izlediği videolarla hafızasını biraz da olsa canlı tutabilmişti.

İster istemez gülümsemişti. İlk aşkıyla tekrar beraberdi.

"Beomgyu n'apıyorsun orada? hadi hazırlan pratiğe artık."

Yine de kendinden emin olamamıştı. Her şeyi unutmuş olabilirdi. Ya sesi kötü çıkarsa? Ya gitarı yanlış akort etmişse? İçinde bir sürü endişeyle Soobin ve Jimin'in ortasına geçmişti. Arkadaşları ise ona anlam veremeyen bir ifadeyle bakıyordu. Beomgyu onlara göre bugün fazlasıyla endişeliydi. 

"Beomgyu seneye olan yarışmadan şimdiden korkuyor musun yoksa?" demişti Jimin gülerek. "Daha 1 senemiz var ve çok tecrübeliyiz. Sorun etme."

Zaten sorun etmiyordu. Kazanacaklarını ciddi anlamda biliyordu.

Pratiğe başladıklarında başta sesinin bile kötü çıkabileceğini düşünmüştü. Ama beklediği gibi olmamış, hatta söylemeye başladığında su gibi akmıştı her şey. Gözlerini kapattı. Parmakları gitarında ahenkle gezinirken kendini şarkının, müziğin kollarına bırakmıştı.

(..)I'm getting old and I need something to rely on.
So tell me when you're gonna let me in,
I'm getting tired and I need somewhere to begin.
I came across a fallen tree,
I felt the branches of it looking at me
Is this the place we used to love?
Is this the place that I've been dreaming of?
Oh, simple thing, where have you gone?
I'm getting old and I need something to rely on.(...)

Önceden olsa öylesine söylediği bir şarkı şuan farklı hisler uyandırıyordu içinde.
Bu  yüzden midir bilinmez, şarkıyı öncekinden daha duygulu ve erkili söylemişti. Bunu şarkıyı bitirdiği anda anlayabilmişti.

Bir süreliğine boşluktaymış gibi hissetti. Sanki garajdaki tüm ışıklar sönmüştü de karanlığın ortasında yapayalnız kalakalmıştı Beomgyu. Bir an 17 yaşından sonra geçirdiği o 7 yılı düşünmüştü. Mutsuz hissetti. Geçmişteki hatalar, yaşadığı acılar, girdiği stres hepsi bir an bomboş bir şey içinmiş gibi geldi.

Ardından mutlu anıları aklına geldiğinde hafızasında yer edinen en büyük isim düştü aklına, Yeonjun. O çoğu mutlu anılarında olduğu gibi 'mutsuz' anılarını da süslüyordu. Hangisinin çoğunlukta olduğunu görünce içini basan pişmanlık hissi göğsünün tam ortasına oturmuştu sanki.

once again | beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin