[ ✩‧₊˚ 🎃 *・ ]jeongguk, yoongi'nin sihir ile oluşturduğu beyaz kuyruğu birkaç kere salladı. bir melez olduğu için ne periye ne de kurta dönüşemiyordu ya da ne bir peri ne de bir kurt gibi görünmüyordu. yoongi, bunun için de bir şeyler yapmaya çalışmıştı ama söylediğine göre anlamadığı bir neden yüzünden olmuyordu.
dakikalardır beklediği ruh eşi o kuyruğu ile oynarken evden çıkmıştı, normal insanların olduğu evrene gideceklerdi bugün! taehyung'un başka bir ilki daha olacaktı.
normal bir evrende değillerdi, mevsimlerin de normal olmadığı garip bir gerçekti. cadılar bayramını da birkaç kere kutluyorlardı, bazen normaller ile bazen kendi aralarında. cadılar bayramının geldiğini de kendi kendilerine karar vermiyorlardı.
ağaçların tepelerindeki çanlar çalmaya başlıyor, pembe bulutlar etrafı kaplıyordu.
çanlar, büyük cadı kiki'den kalma bir gelenek gibiydi. ziyaretçi ve bazı sakar cadılar içindi. ziyaretçi cadılar birkaç ürün getiriyorlardı. yoongi bu ürünler için canını bile verecek durumdaydı. güve kanadı tozundan bataklık canavarı puluna kadar her şey vardı. yarasa gözyaşı bile! çok nadirdi bunlar, bataklık canavarlarının nesillerinin tükendiğine bile inanılıyordu.
yoongi, evden çıkmadan önce insanları kandırmak için cebine birkaç şaka atmıştı. ona göre, küçük şakalardı ama hedef kitlesi çocuklar pekte böyle düşünecek gibi durmuyorlardı.
jeongguk, tozdan oluşan kuyruğunu dikleştirip cenaze arabasının camından ruh eşine büyük bir gülümsemeyle birlikte hızla elini salladı. taehyung'un babası bu arabayı onlara vermişti, böyle gitmelerini istemişti.
yanında oturan seokjin'i biraz zor olsa bile jimin ve hoseok'un yanına göndermişti. hoseok, küçülmüş hâliyle sevgilisinin iki renkten oluşan saçlarının arasında uyukluyordu. jimin, kanatlarını kendi etrafına dolamıştı. yoongi'ye ise arabayı süren namjoon'un yan koltuğu kalıyordu. gitmeden önce kurdukları oturma planı sayesinde kavga etmeyeceklerdi, bu da jeongguk'un taehyung'a rezil olmaması anlamına geliyordu.
oturduğu yerde biraz yana kayıp taehyung'a yer açtı.
"hoş geldin!" birden bağıran seokjin arabadaki bütün gözlerin hedefi olmuştu, arabaya ilk adımını atan taehyung'un bile.
"ah- merhaba?" kim olduğunu bilmediği ama elf olduğundan emin olduğu bir adam samimi bir şekilde konuşunca gerilmişti, jeongguk'un yanında yerini aldı hemen.
"merhaba canım, merhaba. seokjin ben, bunların hyunglarıyım. niye öyle bakıyorsun tatlım?"
"ne-"
"hyung! uğraşmasana." taehyung'a yaklaşıp ellerini dudaklarının etrafına siper etti.
"birazdan bir geçitten geçeceğiz, onları takma ve sadece dışarıya bak tamam mı?"
"kuyruk ve kulaklar nereden geldi?" diye sordu taehyung sessizce, karşılarında oturan ikilinin konuşmaya başlamasıyla dikkatlerin onların üzerinde olmayacağını bilerek konuşmaya başladı.
"yoongi sihirle yaptı. bak," elini tozdan oluşan kuyruğundan geçirdi. taehyung'ta elini mor saçlara çıkarıp kulaklarına ulaştı. amacının toz kulakları ile uğraşmak olduğunu biliyordu ama sadece parmak uçlarının saçlarına değmesine rağmen rahatça hissediyordu.
"hayalet kulaklar?" dedi taehyung sessizliğini bozmadan.
"öyleler.. keşke hep kalsa- şimdi normallere gidecek geçitten geçeceğiz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tip of my tongue, taekook
Fanfictionjeongguk'un kırmızı ipleri. fantastik, fluff!! 💌🧶 | 27622 - 25823