Rosé
Gözlerimi açtığımda canım acıyordu. Sanırım ağlamaktan gözlerim şişmişti.
Yatağımdan yavaşça kalkıp pencereye ilerledim. Yaklaşık yarım saat erken kalkmıştım.
Başım çatlıyordu. Hemen ecza dolabını açıp. Elime ilk gelen ağrı kesiciyi aldım. Tekrar yatağıma dönüp, masanın üstündeki suyla hapı tekte yuttum.
Elimle başımı ovmaya başladım. Bir yandan aklıma dünkü olay gelmişti. Gerçekten de rüya değilmiş. Şaka gibi.
Ama her neyse üç yıl önce nasıl acımı gizlemişsem yine aynı şekilde acımı gizleyip hayatıma devam edeceğim. Lisa'nın bi daha hayatımı mahvetmesine izin veremem.
Terliklerimi giyip dolabımın önüne geçtim.
En sevdiğim beyaz gömleğimi elime aldım. Bugün kesinlikle bunu giymeye karar verdim. Altına da siyah bir etek. Ve son olarak da siyah, en sonunda da beyaz bir şerit olan uzun çorabı giymeyi planladım.
Kıyafetlerimi yatağın üstüne bırakıp kahvaltı için mutfağa geçtim.
Aklımın oyalanması için hemen koltuğun üzerindeki kumandayla televizyondan son ses bir program açtım. En azından kafamı onunla dağıtabilirim.
Mutfakta dolabı açmış dolapla bakışıyordum.
"Ne yesem?" diye mırıldandım kendi kendime.
Patates kızartması yapmaya karar vermiştim. Hemen 2 tane patates alıp soymaya başladım.
Bir yandan ağzıma takılan şarkıyı mırıldanıyordum.
All my love is gone and the hate is gone. I'm standing all alone. And I'm searching for something but I can't feel nothing. I've packed my bags and go on. This don't feel like home. Too much on this for a rainbow, I feel so used. How can I supposed to live without you? I refuse.
Bütün aşkım bitti ve nefretimde geçti. Yapayalnız duruyorum. Bir şeylere bakıyorum ama hiç bir şey hissedemiyorum. Çantamı topladım ve devam ettim. Burası ev gibi hissettirmiyor. Bir gökkuşağı için çok fazla şey var bunda. Aşırı kullanılmış hissediyorum. Sensiz nasıl yapabilirim ki ben? Reddediyorum.
Patatesleri yağa koymuştum. Şimdi masamı hazırlıyordum. Kendime güzel bir portakal suyu da hazırladım.
Beş dakika sonra masam hazır bir yandan telefonumla ilgilenirken kahvaltımı yapıyordum.
Çatalımı alıp patates parçasına batırdığımda birden duraksadım. Ağzıma götürmeden geri yerine bıraktım.
Patates kızartması Lisa'nın en sevdiği yemeklerden biriydi. Yani benden sonra en sevdiği yemekti. Bana hep öyle diyordu.
Kahvaltımı yapmadan sofrayı kaldırdım. Çünkü biliyorum kahvaltı yapamayacağımı.
Belki abarttığımı düşünebilirsiniz ama Lisa benim yaşama nedenimdi. Yani ondan sonra asla toparlanamadım. Onunla ilgili her şey beni üzüyordu.
Ben Lisa'yla dokuzuncu sınıfta tanıştım. Okulun ilk günü. Ben sessiz biriydim o da sınıfın neşesi hem de popüler kızdı. Gelip hep benimle konuşuyordu. Kimseyle ilgilenmediği gibi benimle ilgileniyordu. İki sene arkadaş kaldık. Ama böyle çok değişikti. Hani normal arkadaş gibi değildik. Sevgili gibi arkadaştık. Ben onu hiç normal arkadaş olarak görmedim. On birinci sınıfa geçmiştik. Bir gün beni kızlar tuvaletinde bir kabine çekiştirdi ve dudağıma anında öpücük kondurdu. Çok şaşırmıştım. Ve bana beni çok sevdiğini, bensiz yapamayacağını, beni hiç arkadaş gibi görmediğini söyledi. Tabi bende cevabını öpücükle verdim. O günden beri beraberdik. O benimle yaşıyordu. Çok mutluyduk. Mükemmel bir çifttik. Sonra aradan iki yıl geçti ve beraber Amerika'ya gitmeye karar verdik. Havaalanında buluşacaktık. Gittim, bekledim, bekledim, bekledim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dream ~Chaelisa~ (G!P)
FanfictionYine gittin sevgilim. Sözünde durmadın. Şimdi yapayalnız ağlıyorum. Yastığına sarılarak uyuyorum. Kokunu özlediğimi söylemiş miydim?