Bölüm: ''7''

620 54 3
                                    

Bu hikayenin yazarı xxdeathgirl

*





Israrla çalan telefonumla gözlerimi araladığımda, kolumun üstündeki ağırlıkla kaşlarımı çatarak yanıma baktım. Jungkook'u fark ettiğim anda dün gecenin görüntüleri zihnimde kesit kesit parladı.

Ağzım şaşkınlıkla açılırken bileğimi bükerek Jungkook'un ensesini yokladım. Hâlâ pürüzsüzdü, korkulan şeyi yapmamıştım, peki, ya diğer korkulan şey?

Pekala, insan alfa olunca hiç yorulmadan seks yapabiliyormuş gibi kendinden geçmeden dayanabilir sanrısı kocaman bir yanılgıdır. Alfa da olsak, makine değiliz ya... Bizim de vücudumuzun bir sınırı var. Özellikle de asla sakinleşmeyen omegalar karşısında... Sınırlarımı epey zorlamış olmalıyım.

Gecenin sonlarına doğru ikimiz de yorulmuş olmalıyız ki şu an ölü gibi yatarken her şeyi daha yeni yeni hatırlıyordum.

Kaç defa yapmıştık... Ah Tanrım. Bu çocuk daha kızışmasının ilk gününde ve buna benzer birkaç gün daha var önümüzde... Bu ve buna benzer geceler bekliyordu demek beni... İstemsizce sırıtırken, parmaklarımı Jungkook'un saçlarının arasından geçirdim.

Telefonum bir kez daha çalmaya başladığında, gözlerimi devirerek, elimi komodine attım ve tek seferde telefonumu yakalayarak açtım. Kulağıma yanaştırmadan bile asistanım Sergei'nin telaşlı sesini alabiliyordum.

"Efendim, Choi ailesinin evinde verilecek davet için hazır mısınız? Size yolladığım takımı almak için kimse kapıyı açmamış ve evdeki görevliyle konuştum. Dün gece evden gitmesini söylemişsiniz..."

"Sergei, davete benim yerime sen katıl. Önümüzdeki hafta boyunca katılacağım toplantıları da ertele, fazlasıyla yoğun bir dönemdeyim..." dediğimde, Sergei'nin derince iç çektiğini işittim.

"Efendim! Bunu yapamam... Bay Taesuk sizin katılmanızı sağlayamazsam beni kovacağını söyledi."

Sergei'nin söyledikleriyle gözlerimi devirdim. "Sergei, sen benim asistanımsın. Benden başkası seni kovamaz."

Sergei, "Aslında efendim... Siz sadece yönetici koltuğundasınız, henüz şirket hisselerine sahip değilsiniz ve ben şirkete bağlı bir çalışanım. Yani, babanız beni çok rahat bir şekilde kovabilir." dediğinde, dişlerimi gıcırdatarak, "Sergei babama ilet, benim şu an ilgilenmem gereken bir omegam var zaten. Bana birini bulmaya çalışmayı bıraksın artık," karşılığını verdim.

"Efendim..." Sergei'in sesi artık can çekişir gibiydi. Onun durumu da zordu ama Jungkook'u bu halde bırakıp gidemezdim ki...

Başımı eğip hâlâ kolumun üstünde yatan Jungkook'a baktım. Gözlerini açmıştı, konuşmayı dinlediğini daha yeni fark ediyordum... Bu kadar yorgun muydum?

"Gitmelisin," dedi, sesi fısıltı gibi çıkmıştı. "Başına yeterince dert oldum."

"Sergei, seni birazdan arayacağım," diyerek telefonu kapattım ve elimi Jungkook'un yanağına koyarak, "Sonuçta bana borçlandın, sıkıntı değil o yüzden..." dediğimde, Jungkook gözlerini devirdi.

"Düne göre şu an çok daha iyiyim. İşin neyse hallet, geldiğinde yine üstüne atlarım.." dediğinde, sırıtmaktan alıkoyamadım kendimi.

"Jungkook... Sen çok tuhaf birisin," dediğimde, parlak gözlerle bana baktı ve hafifçe gülümsedi. "Seni gördüğümden bu yana tuhaflaştığımın farkındayım," dedi.

Sırıtışım genişlerken, "Bunun sorumlusu ben değilim," dedim. Yatakta biraz daha doğrularak üstüne eğildim ve "Seninle uzun uzun sohbet etmek istiyorum. Seni anlamak istiyorum ama nedense bu mümkün olmuyor," dedim.

𝑲ö𝒓 𝑹𝒂𝒏𝒅𝒆𝒗𝒖 ASKIDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin