2.Bölüm

1K 113 86
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Derslerim bittikten sonra, annemi aradım ve hastanenin önünde buluşmak için sözleştik. Bir taksiye atlayıp hastaneye doğru yol aldım.

Heyecandan mı bilmiyorum ama yolda da kalbimdeki ince sızı baş göstermeye başlamıştı bile.  Ama artık o sızı yokmuş gibi davranıyordum. Görmemeye çalışıyordum. Yok saymak, yokmuş gibi davranmak daha kolay oluyordu.

Taksinin durmasıyla kendime geldim ve camdan dışarı doğru baktım. Sağımda duruyordu hastane. Taksiye parasını verdim ve indim taksiden. Hastanenin bahçesine girdim ve annemi, en baştaki banklardan birinde otururken gördüm. Beni gördüğünde gülümsedi ve ayaklandı.

"Hoş geldin oğlum." deyince başımla onayladım. Konuşmak benim için çok zordu şu an. Annemle birlikte hastanenin içine girdik ve üçüncü kata, kardiyoloji bölümüne çıktık.

Hastane özel bir hastaneydi. Bu yüzden sadece kayıt yaptırdık. Birkaç dakika beklemeden sonra, doktorun sekreteri çıkarak beni çağırdı. Ben direkt ayaklanınca, annem de gelmek istedi ama olur da yine bir şey çıkmaz diye düşünerek, annemin gelmesini istemedim. Çünkü çaresi olmadığını öğrendiğindeki hayal kırıklığını görmek istemiyordum. Annemin elindeki, önceki hastane rapor sonuçlarının olduğu dosyayı aldım ve doktorun odasına girdim hızlı adımlarla.

Doktor ben girdiğimde, arkası dönük duruyordu. Sahte bir şekilde öksürmemle bana doğru döndü ve gülümseyerek, masanın karşısında duran uzun koltuğu gösterdi. Elimdeki dosyayı doktorun masasına bıraktım ve koltuğa oturdum yutkunarak.

"Sıkıntınız nedir?" diye sordu. Elim, istemsizce kalbime gitti. Gözlerimin de dolduğunu hissediyordum. Bu ben değildim sanki. Ben bu kadar çabuk duygulanan ve sürekli ağlayan biri değildim.

"Kalbim acıyor." dedim, sol gözümden bir damla yaş düşerken. "Çok acıyor. Sanki biri kalbimi eline almış da, keskin bir bıçakla derin çizikler atıyor kalbime." dedim. Yanağıma doğru süzülen yaşı sildim hızla. Göz ucuyla doktora baktığımda, masasına bıraktığım dosyaya bakıyordu.

"Somut olarak bir şey görünmüyor raporlarınızda. Yani yapılması gereken bütün testler yapılmış. Buradan önce gittiğiniz özel hastanede de en kapsamlı şekilde bakmışlar size. Ama kalbiniz sağlam görünüyor. EKG sonuçları da bunu doğruluyor." deyince, şaşırmadım aslında. Bekliyordum bunu. Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdim. Kalbim niye sızlıyordu o zaman?

"Dayanamıyorum bu sızıya. Canımı acıtıyor. Madem bir şey yok, neden bu kadar canım acıyor?" dedim çaresizce. Dudaklarını birbirine bastırarak bana baktı ve kemik çerçeveli gözlüğünü düzeltti.

"Psikolojik bir şey olabilir. Yani somut olarak bir şey görünmüyor. Belki bilmediğiniz bir şey, bir sıkıntınız vardır ve bu da sizi kötü etkiliyor olabilir. Psikiyatri servisimize görünün bir de. Çünkü bana kalırsa bu psikolojik bir ağrı." dedi. Aslında doğru olabilirdi. Mantıklı gelmişti. Başımla onayladım ve ayaklandım. Teşekkür ederek kalktım ve dosyamı alıp çıktım odadan.

Benim çıktığımı görünce annem ayaklandı hemen.

"Ne oldu? Ne dedi doktor?" diye sordu hızla. Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdim.

"Psikiyatri servisini önerdi. Belki psikolojik olabilirmiş." dedi. Annemin de yüzünde aydınlanır gibi bir ifade belirdi.

"Doğru diyor bak. En kısa zamanda güzel bir psikolog bulalım sana." dedi. Ben de başımla onayladım ve hastanenin çıkışına yöneldik. Hastaneden çıktıktan sonra bir taksiye binip eve geçtik.

"Birazdan baban da gelir. Rahat bir şeyler giyineyim de yemek hazırlayayım. Akşam yemeğini bekler misin yoksa şimdi bir şeyler yer misin?" diye sordu annem. Odama girmeden hemen önce cevap verdim.

"Beklerim. Biraz uzanacağım. Çok yorgunum." dedim ve odama girdim. Üstümdeki tişörtü çıkardım ve üstsüz bir şekilde yatağa bıraktım bedenimi. Yatağımın serinliği, bedenime iyi gelmişti. Bir süre gözlerim kapalı bir şekilde uzandım ve telefonumun sesiyle gözlerimi açtım.

Cebimden çıkardım telefonumu. Ekrana kısık gözlerle baktığımda, ilkokul arkadaşımın aradığını gördüm. Bekletmeden açtım telefonu.

"Naber Haktan?" diye açtı telefonu. Başımı salladım.

"İyi senden?" dedim, yataktan doğrulurken. Birkaç hışırtı sesinden sonra cevap verdi.

"İyi ben de. Sabah sana mesaj attım niye görüldü attın? Soruma cevap bile vermedin?" diye sorunca, 'Ne sorusu?' diye geçirdim içimden. Telefonu hoparlöre aldım ve instagrama girdim. Mesaj bölümünden adının olduğu sohbet kısmına girdim. Videoyu gönderdikten sonra mesaj yazdığını farkettim.

"Kanka kusura bakma sabah uyku sersemliğiyle farkedememişim galiba." dedim.

"Tamam öyle olsun. Ee ne diyorsun? Kaçalım mı haftasonu oraya. Hem buraya da uzak değil." deyince, gözlerimin önüne yine sabahki görüntüye benzer bir görüntü düştü.

'Gün batımı manzarası vardı ve genç bir çocuk oturuyordu denize karşı. Saçları akşam rüzgarıyla uçuşuyordu. O otururken, arkasından gelen bir beden boynuna sarılıp, yanağına öpücük bıraktı. Daha sonra elini tutarak yanına oturdu sarılan kişi. Sonra yanındaki çocuğun omuzuna koydu başını ve birlikte oturmaya devam ettiler.'

Arkadaşımın yüksek gelen sesiyle, kendime geldim ve düşünmeden onayladım.

"Tamam o zaman. Haftasonuna kadar haberleşiriz yine." deyince, onu tekrar onayladım ve kapattık telefonu.

Kalbim yine sızlıyordu. Görmezden gelmeye çalışarak kalktım ve pantolonu çıkarıp, siyah eşofmanımı giydim ve yatağa girdim. Şu an sadece uyumak ve şu ağrıyı unutmak istiyordum.

Gidişat nasıl?

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

PAIN IN MY HEART (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin