11.Bölüm

683 83 17
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Özgür
Sabah uyandığımda, sağımdaki komodine doğru baktım. Semih'le denize gittiğimizde çekildiğimiz bir fotoğrafımız vardı. Onu çerçeveleyip, başucuma koymuştum. Sesini unutmuştum neredeyse. Yüzünü unutmam mümkün değildi. Onu hep güler yüzüyle hatırlıyordum bu fotoğraf olduğu sürece. Kokusunu da unutmuştum ama 18 yıl sonra ilk kez o gün geldi kokusu burnuma. 18 yıl sonra ilk kez, Semih'i yeniden yanımda hissettim.

Gözlerimi fotoğraftan çekip, sırtüstü döndüm yatakta. Gözlerimi tavana diktim. Son zamanlarda olanları düşündüm. Haktan bana geldiğinden beri bir şeyler değişmiş gibiydi hayatımda. Artık eskisi kadar huzursuz hissetmiyordum sanki.

Alarmın çalmasıyla, artık kalkmam gerektiğini anladım. Telefonumdaki alarmı kapattım ve kalktım yataktan. Yatağımın kenarında duran terliklerimi giyip, odadan çıktım. Mutfağa geçip bir çay suyu koydum ve ardından banyoya geçtim. Duş alana kadar kaynamış olurdu su.

Duştan çıktıktan sonra odama geçip giyindim. Daha sonra mutfağa geçtim ve kendime kahvaltı hazırladım.

Evde tek yaşıyordum. Babam on yıl önce, annem de beş yıl önce ölmüştü. Hayatta tek başıma kalmıştım. Bütün sevdiklerimi almıştı hayat benden. İlk olarak Semih gitmişti.

Ailem yönelimimi biliyor ve Semih'le ilişkimi de destekliyordu zamanında. Sorun onun ailesiydi. Aşırı derece homofobik bir babası vardı. Oğlundan vazgeçecek, onu hiçe sayacak kadar homofobik biriydi.

Çayımdan son yudumu da aldıktan sonra kahvaltımı bitirmiş oldum. Masayı toplayıp, bulaşıkları makineye dizdim ve saate baktım tekrar. Dokuza geliyordu. Hemen evden çıktım ve arabama binip kliniğe doğru yola çıktım.

Kliniğe geldiğimde, saat dokuzu biraz geçiyordu. Her gün bu saatlerde klinikte oluyordum. Sekreterimden kahve isteyip odama geçtim. Daha sonra randevu defterime baktım. Bugün çok yoğun değildim neyse ki.

Defteri bırakıp bilgisayarımı açtığım sırada, kapım çalındı. Dışarıdaki kişiye girmesini söyledim ve sekreter elinde kahve ile girdi içeri. Kahveyi masama bıraktı ve geri çekilirken konuşmasıyla ona baktım.

"Efendim. Az önce Haktan bey geldi." deyince, şaşkın bir şekilde bakmaya başladım. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Daha altı gün vardı randevusuna.

"Randevusu yok diye biliyordum." dedim, şaşkınlığımı gizleyemeden.

"Yoktu efendim. Eğer biraz boş vaktiniz varsa konuşmak istiyormuş. Ilk randevunuz iki saat sonra ama ben size sormadan bir şey söylemek istemedim. Ne dersiniz? Alayım mı içeri? Yoksa müsait olmadığınızı mı söyleyeyim?" diye sordu. Bir iki dakika düşündüm. Aslında gelmesi iyi olmuştu. Çünkü biliyordum. O çocukta bir şeyler vardı. Bana iyi ve huzurlu hissettiren bir şey vardı o çocukta.

Bakışlarımı saate çevirdim. Dokuz buçuk olmuştu. Sekreterim Berra'ya baktım ve cevap verdim.

"Tamam Berra. Söyle gelsin. İlk iki saatim boş zaten." dedim. Berra'da başıyla onayladı ve hafifçe gülümseyip çıktı odadan. Bir dakika geçmeden de, Haktan girdi içeri. Kalbim yine heyecanla atıyordu. Bu çocukta, bilmediğim ve beni heyecanlandıran ne olabilirdi ki?

Bir şeyler açığa çıkıyor yoksa?

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

PAIN IN MY HEART (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin