17.Bölüm

646 82 32
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Haktan
Aklımda sürekli Özgür vardı. Kafede geçirdiğimiz o günden sonra, beni hâlâ sevdiğini anlamıştım. Beni seviyordu. Bedenim Haktan olsa da, Semih'im ben.

Her şey eskisi kadar bulanık değildi. Birçok şey netti. Kim olduğumu, neler olduğunu anlayabiliyordum artık. Kalbimdeki sızı da ortaya çıktığı zamanlar, eskisi kadar rahatsız olmuyordum.

O benim lanetimdi. Bununla yaşamaya alışmam gerekiyordu.

Bugün yine terapi günüydü. Özgür'le yine karşılaşacaktık. Kalbim, kafesinden çıkmaya çalışan bir kuş gibi çırpınıyordu. Onu göreceğim düşüncesi, beni hâlâ deli gibi heyecanlandırıyordu.

Odamda hazırlanırken, kapıdan ses gelince, kapının ardındaki kişiye girmesini söyledim. Muhtemelen annemdi. Kapı açılıp, annem içeri girdi.

"Nasılsın oğlum?" diye sordu içeriye girer girmez ve yanıma geldi. Ben de ayna karşısında saçlarımı düzeltiyordum.

"İyiyim anne. Sen nasılsın?" dedim, hâlâ saçlarımla ilgilenirken.

"İyiyim oğlum. Bir süredir konuşamadık adamakıllı. Nasıl gidiyor terapi?" diye sorunca, ellerim durdu. Aynadan anneme baktım. Yutkundum ve cevap verdim.

"İyi gidiyor. Sorun yok." diye cevap verdim ve aynanın karşısından yatağımın yanındaki komodine ilerledim. Telefonumu alırken annem tekrar konuştu.

"Kalbin nasıl? Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sorunca gülümsedim ve anneme sarıldım.

"İyiyim annem. Dedim ya, bir sorun yok. Kalbim de eskisi kadar sızlamıyor. Merak etme. Her şey yolunda." dedim sarılmış bir şekilde dururken. Kısa süren sarılmadan sonra ayrıldık.

"Şimdi nereye gidiyorsun? Okula mı?" dediğinde, okulu dondurduğumu söylemediğimi farkettim. Elimi enseme attım ve cevap verdim.

"Sana daha önce söylemediğim için özür dilerim anne. Ben okulu dondurdum." dediğimde, şaşkınlıkla yüzüme baktı. Çünkü o bölüme girmek icin ne kadar uğraştığımı biliyordu.

"Şaka mı?" diye sorunca, başımı olumsuz bir şekilde salladım.

"Malesef değil anne. Sorunlarım var biliyorsun. Derslere odaklanamıyordum. Şu sorunlarım hallolunca devam edeceğim." dedim. Anlayışla gülümsedi.

"Haklısın. Sen daha iyi bilirsin." dedi ve yanağımdan öptü. "Ben şimdi dükkana gideceğim. Görüşürüz." dedi. Ben de aynı şekilde karşılık verdim ve çıktı odamdan. Şu okul meselesi de çıkmıştı aradan. Şimdi Özgür'e gidebilirim artık.

...

Özgür
Yusuf'la konuştuğumuzdan beri aradan iki gün geçti. İki gündür reenkarnasyon olayını araştırıyordum. Daha 16 yaşımdayken, ellerimin arasından kayıp giden ilk ve tek aşkım geri gelmiş olabilir miydi gerçekten de?

Odamda otururken, iki gündür araştırdığım şeyler beynimde dönüp duruyordu

'Reenkarnasyon veya ruh göçü, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır.'

Reenkarnasyon, bir insan öldüğünde, ruhunun başka bir bedende yeniden dünyaya gelmesi anlamına geliyordu. Beden başka ama ruh aynı ruh. Doğal olarak ruh aynı olunca da, hareketler, davranışlar, konuşmalar, ister istemez aynı oluyordu.

Delirecektim!

Haktan'da Semih'e çok benziyordu. Hareketleri, konuşurken ikide bir saçını düzeltmesi, utandığı zaman kaşını kaşıması, gözleri, bakışları... Ve daha bir çok şeyiyle Semih'e benziyordu.

Geçen gün kafede konuşurken dediği geldi aklıma sonra.

'Toprak gözlü biriyle hep bu masada otururduk.'

Böyle demişti Haktan. Kimden bahsediyordu ki toprak gözlü derken? O cümleyi kurarken, gözlerindeki ifadeyi hatırladım. Bir çıkış yolu bulamıyordum. Tüm bunların yanında, en önemli soru belirdi kafamda.

Acaba benim bu farkettiğim şeyleri Haktan'da farkediyor muydu?

Sırlar çözülüyor gibi sanki?

Yorumlarınızı bekliyorum ✨️

PAIN IN MY HEART (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin