multimedya eşliğinde okumanızı rica ediyorum. spotify playlist linki yorumda yer alıyor.9 Yıl Önce
"Baba ben... Okulu bırakmak istiyorum. Mutlu değilim çünkü. Hiç mutlu değilim hem de. Yapamıyorum. Burada olmak istemiyorum. Bütün gün eve gidip şey yapmanın hayalini kuruyorum... Şey..."
Genç adamın havadaki eli düştü umutsuzca.
Günlerdir provasını yaptığı konuşmanın hep aynı yerinde takılıyordu.
Baba ben resim yapmak istiyorum.
Cümlesi çıkmıyordu dudaklarından.Hayatında ilk kez babasının kararına karşı çıkmaya niyetlenmişti, kolay değildi.
Uslu, büyüklerinin sözünden çıkmayan, yaramazlık yapmayan bir çocuk olması tembihlenmeye başladığında henüz üç yaşındaydı Arif.
Babası annesini kemoterapiye götürmek için evden çıkarken son bir kez ona ve Tülay ablasına dönüyor,
"Halanızı üzmeyin, yaramazlık yapmayın. Siz uslu durun ki anneniz çabuk iyileşsin."
Diyordu.Arif hiç yaramazlık yapmadı. Annesi çabucak iyileşip eve gelsin diye bir köşede sessizce oturan, halası gel dediğinde yerinden kalkan, ye dediğinde sevmediği yemek olsa bile yiyen bir çocuk oldu. Üç yaşındaydı, annesini istiyordu, annesini özlüyordu. Halası sinirli bir insandı, gözlerinin önünde kendi çocuklarını dövüyordu bile bazen. Oysa Arif'in annesi çocuklarına el kaldırmazdı asla. Bağırmaya dahi kıyamazdı.
Yıllar geçti, annesi iyileşti. Uslu çocuk Arif çevresindekilerin "Bu ne biçim çocuk böyle hiç yaramazlık yapmıyor, yerinden kalkmıyor." cümleleriyle büyüdü.
Tıpkı ilk ve ortaokulda olduğu gibi lisede de başarılıydı. Zeki değildi ama çok çalışıyordu Arif. Hayatı test kitaplarından ibaretti.
Babası hukuk okumasını çok istiyordu. Haksızlığa kurban giden dedesinin senelerce hapislerde suçsuz yere süründüğünü anlatıyor, oğlunu iyi bir adalet savunucusu olması için tembihliyordu.Hukuk kazanmayı ve ailesinin onunla gurur duymasını, onu sevmesini istiyordu.
Üniversite sınavı gelip çattı. Arif çok iyi bir dereceyle kazandı İstanbul hukuku. Ama mutluluğu kısa sürdü. Babasını memnun ettikten sonra kendi yüreğini şöyle bir yokladığında yüreğinde bu bölüme karşı en ufak bir heyecan veya istek olmadığını gördü.
Ve bu hiç değişmedi. Okuduğu alan ilgisini çekmiyordu. Dersler sıkıcı, sınavlar daha da sıkıcıydı. Zordu ayrıca. Sevmeyen istemeyen biri için her şey çok daha zordu.
Üniversitede başarılı değildi Arif. Birinci sınıfı zar zor geçmişti. Şimdi ikinci sınıfı bitirmek üzereydi. Okulu bırakmak istiyordu. Bölüm değiştirebilirdi ama neyi istediği konusunda hiçbir fikri yoktu. Şu hayatta sevdiği tek şey resim çizmekti. Onu da babasına söyleyemiyordu.
Daha fazla prova yapmayı bırakıp oturduğu banktan kalktı. Edebiyat kulübünün toplantısı vardı, ona katılıp biraz kafasını başka şeylerle meşgul etmek istiyordu. Hem orada onu da görecekti. Bu düşünceyle utangaç bir gülümseme yayıldı yüzüne.
Senenin başından beri kulüpte bir kız vardı, galiba hoşlanıyordu o kızdan. Okula dair sevebildiği tek şey arada bakışlarının kesiştiği bu kızdı.
Şule.
Güzeldi, güleryüzlüydü, kültürlüydü, hem samimi hem uzaktı. İnsanlarla arasındaki mesafeyi korumayı biliyordu.O gün diğer toplantılardan farklı bir şey oldu. Arif bir şeyleri değiştirmek istedi. Herkes dağılırken Şule'yi tek yakaladığı bir anda çay içmeyi teklif etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arif
HumorSevgili dostlarım, sizlere dünyanın en efsanevi aşk hikayesini vadetmiyorum. Tüm kurgusal dünyaların içindeki en efsanevi karakter olduğumu da iddia etmiyorum. Bendeniz bir garip Arif. Süper havalı bir işim yok. Acayip bir zekam yok. Bir bakışımla s...