multimedya eşliğinde okuyabilirsiniz. spotify playlist linki yorumda mevcut.
-
Aradan üç hafta geçiyor.
Bu üç haftayı Sena ile kontrollü bir iletişim halinde kalarak geçiriyorum. Ne ayarı kaçırıp lüzumsuz bir samimiyet ve cıvıklık var aramızda ne de birbirimizden bihaberiz.
Yalnızca birbirini tanımaya çalışan, gönül bağı kurmaya çalışan iki insandık.Öte yandan, kabul aldığım sanat okulu da hep kafamın bir yerinde beynimi kurcalamaya devam etti. Bu işlerle az çok haşır neşir olanların da bildiği gibi, mühim olan hiçbir zaman bir okuldan kabul almak değildir. Mühim olan, o okula gidebilmek için burs bulmaktır. Bilhassa benim gibi otuzuna merdiven dayamış bir armutsanız bu daha da önemlidir. Zira bu okulların yıllık ücreti olan bilmem kaç yüz bin türk lirasını tak diye çıkarıp vermek olacak iş değildir.
Velhasıl dostlarım, bu okula gidebilmem için imkanlarımı epey zorlamam gerekiyor. Aslında bakarsanız, zorlayacağım da.
Son birkaç senedir hayalim çizgi film ve animasyon tasarımı alanında eğitim almak, çalışmak. Çünkü ben, kaliteli çizgi filmler yapabilmenin, bir çocuğun zihnini onu eğlendirerek şekillendirmenin güzelliğine hayranım. Dahası bunun inanılmaz önemli bir şey olduğuna inanıyorum. Vasat bir hayal mi? Tam da otuzuna merdiven dayamış bir armuta göre bir hayal bence.
Ve evet, bir de sizin de çok iyi bildiğiniz bir sorun var: şartları sağlayıp gitmem gibi bir durumda Sena'ya ne olacağı. Bilmiyorum dostlarım. Gerçekten bilmiyorum. Bildiğim tek şey, Sena'yı düşünerek hayalimden vazgeçmeyeceğim. Acı ama ciddi bir gerçek var, hayatıma aldığım/alacağım hiç kimseyi kendim mutlu olmadan mutlu edemem.
Kafamdaki bu adice düşüncelere rağmen, tüm bunları düşünen ben değilmişim gibi hayatımda Sena varken geçirdiğim bütün günleri ayrı bir tat alarak yaşadım. İşte dostlarım, anlam veremediğim çelişkilerde boğuluyorum.
Nihayetinde dün akşam yemeğinde ani bir kararla Sena'ya buluşmamız gerektiğine dair bir mesaj attım. Aslında planım bir burs ayarlayıp gitme ihtimalim kesinleştiğinde ona söylemekti fakat sonra bunun epey haysiyetsiz bir hareket olduğunu düşündüm. Tüm süreci adeta onun arkasından iş çevirerek yönetme fikri beni çok rahatsız etti.
Dahası, asıl tutkumu çevremdekilerden saklamaktan da sıkılmıştım. Bir şeyleri saklamak istemiyordum artık. Dün Sena'ya o mesajı attıktan sonra telefonumu bir kenara koymuş, gözlerimi aile fertlerime çevirmiştim. Kısa bir soluklanmanın ardından da yıllardır yaptığım işi anlatmıştım. Tek seferde, tertemizce halledilmiş bir itiraf.
Şimdiyse saatlerin yediyi gösterdiği sakin bir ikindi sonrasında sahil kenarındaki bankta oturmuş Sena'yı bekliyorum.
Karşımda dalgalarla usul usul soluklanan deniz ve batmakta olan güneşin kızıl ışıkları var.
Buluşma saatimiz 7, Sena ise 7'yi 5 geçe beliriyor karşımda.
Üstünde koyu kahve, ayak bileklerine değin uzanan bir elbise var. Başında yine hep aynı tip doladığı şallarından siyah olanı. Bir kolunda siyah ufak bir çanta asılıyken diğer kolunda bez bir çanta var. Yorgun bir tebessümle bakıyor bana. Gözlerinin içi gülüyor her zamanki gibi.
"Ne düşünüyorsun öyle derin derin? Fark etmedin bile geldiğimi."
Bez çantasını aramıza bırakıp bankın öbür ucuna oturuyor. Bedeni bana dönük, elleri de kucağında duruyor."Kim demiş fark etmediğimi? Havalı duruşumu bozmadım sadece."
Diyorum gülümseyerek.Öyle mi der gibi kaşlarını kaldırıp seslice gülüyor.
"Ulu orta sergileme yine de havalı duruşunu."
Sahte bir kızgınlık ifadesi beliriyor yüzünde ve arkasına yaslanırken devam ediyor,
"Ben kıskanç bir kadınım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arif
HumorSevgili dostlarım, sizlere dünyanın en efsanevi aşk hikayesini vadetmiyorum. Tüm kurgusal dünyaların içindeki en efsanevi karakter olduğumu da iddia etmiyorum. Bendeniz bir garip Arif. Süper havalı bir işim yok. Acayip bir zekam yok. Bir bakışımla s...