Bölüm 20

1.5K 175 74
                                    

*Müdürün odasına girdikten sonra olanlar*

Jungkook odadan çıktıktan sonra beni de peşinde sürükleyerek öğretmenler odasına götürdü ve bir kağıt çıkartıp bir şeyler yazmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamamıştım bile. En sonunda yazma işini bitirdiğinde bana döndü.

"Yarın size matematik sınavı yapacağım. Son şansınız da diyebiliriz. Sınıf grubu kur ve beni de al. Bilgilendirmemi geçeyim."

Kelimelerinden sonra gülen suratımla "Yani dilekçe yok mu? Sen bir harikasın Jungkook. Pardon, hocam. Çok çok çok özür dilerim."

Yaptığım şeyin sınırları aşmak olduğunun bilincindeydim fakat bizim okul başarımızın düşmesine engel olmuşken bir anda o heyecanla kendimi tutamamıştım. Yaptığım yanlıştı. Şuan bizim dışımızda birisi olmuş olsaydı sanırım hiç de iyi şeyler olmazdı. "Sana okul içinde sınırlarını bilmen gerektiğini söylemiştim."

"Heyecandan oldu. Sevindiğimden. Yanlışlıkla. Özür dilerim hocam."

Elindeki kağıda tekrar bir şeyler yazdıktan sonra bana doğru uzattı. Bana doğru bir de kalem uzatmasının ardından "Bunu yapmayı istemezdim fakat müdür beyle ortak kararımız bu yönde. Tek senin adını alıyoruz şimdilik. Kopya düzeneği hazırlamandan dolayı."

Kaynar sular başımdan aşağı dökülmüşken sakin bir biçimde gözlerimin dolmasını engelleyerek kaleme bakmakla yetindim. Kendime sahip olmam gerekiyordu. Babam bu durumu öğrenirse hiç de iyi şeyler olmazdı. Bakışlarımı Jungkook'a çevirdiğimde tek kaşı havada bana bakmayı sürdürdüğünü gördüm. "Anlamadım?" demekle yetinebilmiştim sadece.

"Anlamayacak bir şey yok. Sınıfı potaya atmak istemeyen sendin. En az bir kişinin adını vermem gerekiyordu. Bende elebaşını verdim." demesinin ardından kalemi tekrardan bana doğru uzatmıştı. Bu kadar kolay mıydı? Biz arkadaş değil miydik? Ufak da olsa bir hukukumuz yok muydu?

"İmzalayamam hocam, olmaz."

"Lisa, kiminle konuştuğunun bilincinde ol ve üstelemeden imzala lütfen."

Ne diyecektim? Hocama şart koşmam absürt kaçar mıydı?

"İmzalarım fakat bu babamın kulağına gitmemeli, lütfen."

Gözlerimiz bir birini kovalarmışçasına bir sağ bir sol gözüne bakıyorken arkadan gelen müdürün sesiyle bakışlarımız bıçak gibi kesildi.

"Lalisa Manobal!"

Her seferinde daha ne olabilir dedikçe dahasını görüyordum. Şimdi ne olacaktı? Onu da bilmiyordum.

"Kopya düzeneği yaptığın yetmezmiş gibi suçunu kabul etmiyorsun, üstüne üstlük hocanı kale aldığın yok. En önemlisiyse saygısızsın." kelimeler bir bir kalbime batarken haklılık paylarının olduğunu biliyordum. Fakat abarttığı kadar bir davranışım olmamıştı onlara karşı. Bu zamana kadar hiçbir hocama karşı saygısızlığım olmamıştı.

Müdür Jungkook'a dönerek "Jungkook Hocam, üç dilekçe tutuyoruz." dedi. Kalakaldım. Tepki vermeyi unutmuş gibi sadece müdürün tipsiz sıfatına baktım. Saygısız dediler. O zaman saygısızdım. Tekrardan bana döndü. "Ve Lisa babana haber vereceğim. Seni nasıl okul başkanı yaptık aklım almıyor? Baban bu olanların hepsini tek tek öğrenecek." cümlesini bitirdi ve gitti.

Olduğum yerde dikiliyordum. Jungkook bile tepki vermiyordu. En sonunda hızla ayağa kalkıp müdürün peşinden gittiğinde ben yine olduğum yerde duruyordum. O gelene kadar da orada durdum.

Elinde kağıtlarla geldi. Her birinde başka bir konu vardı. Her konu benim için özel olarak yazılmıştı. Önüme koyduğunda bana bakışlarındaki o garipliği gördüm. Bana babam dışında böyle bakan kimse olmamıştı. Bana acıyordu sanırım. Çok iğrenç bir duyguydu bu.

Onun kalemi uzatmasını beklemeden hızla aldım ve önümdeki kağıtlara tek tek imzamı attıktan sonra hızla kapıya doğru yönelmeye başladım.

"Lisa,"

Bana seslenmesini duymazdan gelerek öğretmenler odasından ayrıldım.

"Lisa, bekler misin?"

Hızlı adımlarla sınıfa girip çantamı alarak okuldan ayrılmaktı planım. Okulda ağlamak istemiyordum. Kimsenin beni görmesini de istemiyordum. Ama Bambam'e yakalanmıştım. Sınıf kapısının girişinde üzgün gözlerle bana bakıyordu. Ona doğru ilerlediğimde arkasına saklanmış Jennie'yi de görmemle gözümden bir damla aktı. Hızla bana yaklaşıp ikisi de beni kolları arasına alınca kendimi tutma imkanım sıfırı boylamıştı.

"Sanırım bu sefer götürecek beni."

Babam, Tayland Başbakanı, Marco Manobal. Kızının -yani benim- düşük bir notum olduğu anda herkesin içinde rezil ederek arkadaşlarımdan ayırmakla tehdit eden babam. Bu zamana kadar hiçbir şekilde benim hakkımda kötü bir şey kulağına gitmediği için yaz tatilini ilk defa bana ayıracağını ve birlikte zaman geçireceğimizi söylemişti. Lakin bu gün olan 3 dilekçe olayını duyduğunda Tayland'daki yurda göndereceğinden emindim.

Küçüklüğümden beri mükemmeliyetçi oluşu bunu kaldıramazdı çünkü. Benim hakkımdaki ilk kötü haberi alacaktı. Bir günde, hatta bir anda üç farklı olaydan ayrı ayrı üç farklı dilekçeyle karşılaşacaktı. Okuldan da uzaklaştırma alacaktım büyük ihtimalle. Müdür ve Jungkook Hoca baş başa verip resmen bitiş hikayemi oluşturmuşlardı.

x or y | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin