Hürkan okulun kapısından içeri girerken hala esniyordu. Sabahları uykusunu almakla ilgili sıkıntısı vardı. Bunun sebebi okulu sevmemesi olabilirdi. Her sabah uyan, hazırlan, otobüse bin, o kalabalıkta okula kadar git, dersi dinle ve tekrarla... Bunlar onu yerden yere sürüyordu.
Fikrinin değişmemesi için aceleyle sınıfa girdi. Çantasını öğretmeninin zorla belirlediği sıraya atarak kendisini oraya yığmak yerine, kafasını masaya yatıran kıvırcık arkadaşının yanına bıraktı. "Günaydın Ömer." Ağzını kocaman açarak esnedi. "Ömer uykuya dalmadığını biliyorum, okulda uyuyamayan insanlardansın. Şimdi bana dön ve beni kucakla."
Kıvırcık genç kafasını sıradan kaldırdı. Eğer kaldırmazsa Hürkan asla susmazdı. Ömer'in bazen sinir krizi geçirmesine nede oluyordu. Ama bazende aşırı enerjik, aşırı neşeli, ve önündeki yıllar boyunca ona getireceğini bilmeden, yaşama sevinciyle doluydu. Ömer çatık kaşlarla ona doğru baktı.
"Uyuyamıyor olabilirim ama gözlerimi dinlendiriyorum. Çok uykum var." Ve kafasını geri yerine yatırdı.
"Ömerr" Hürkan son harfi uzatarak söylediğinde kafasını Ömer gibi sıraya yatırdı. "Bari bir bakayım sana. Dün gelmedin zaten. Özledim seni."
Ömer, sürekli insanlara nefret dolu bakışlar atan haliyle herkesten uzak duran biriydi. Hürkan hariç. Hürkan sülük gibiydi. Ömer'e yapışmıştı ve bırakacakmış gibi gözükmüyordu. Ömer de ondan kurtulmak için çaba göstermiyordu. Çünkü imkansızdı.
Hürkan bir süre kendi kendine konuştu. Dün neler olduğunu anlattı. Emre'nin kolunun sandalye arasına sıkıştığını anlattığı zaman Ömer kafasını kaldırdı ve göz göze geldiler. Hürkan tam önündeydi yüzlerinin arasında bir karış vardı. Hürkan nefesini tuttu, gözleri Ömer'in yüzünde olta atıyordu.
"Hürkan-"
"Şükürler olsun! Yüzünde yara yok." Hürkan kendi kendine söylendi. Biraz daha yaklaştı ve yakından bakmaya çalıştı. Ama Ömer kafasını anında geriye çekti.
"Kavga etmedim."
Hürkan'ın gözleri emin olduğunda kollarına gitti.
"Kendime de zarar vermedim! Sadece uyudum Hürkan. Uyudum."
"Pekala." Hürkan zilin çalmasını, öğrencilerin yerine geçmesini umursamadan Ömer'in yanında kalmaya devam etti. Yusuf'a kendisinin yerine geçmesini teklif etti. Yusuf uzatmadan kabul etti. Kitabının herhangi bir sayfasını açtı. Cümleleri okudu ama anlamadı. Kelimeler Türkçe değildi, bir dakika burada harf yoktu? Kitabın kapağını çevirdiğinde büyük Matematik yazısını gördü. Kitabı anında kapatarak önünden uzaklaştırdı.
Artık bir nevi ders onun için boştu. Kafasını yatan Ömer'in sırtına koydu.
Ömer... Ömer... Ömer... Ömer, klasik sessiz Ömer. Kalemini havaya atarak çevirdi. Ömer...
"Ömer."
"Hmm." Kolları arasında uyanık olduğunu belirterek cevap verdi.
"Hiç kalbinin teklediği sıkıştığı, yazıları okuyamayacak kadar heyecanlandığı, oldu mu?" Hürkan fısıltıyla tavanı izlerken konuşuyordu. Bir eli kalemde diğer eli kalbindeydi.
"Hayır." Ömer boğuk sesle söyledi. Hürkan'ın yüzü düştü.
"Hiç mi olmadı?"
"Hiç."
"Tamam." Diğer tüm dersler Hürkan'ın konuşması ve Ömer'in onu sessizce dinlemesiyle geçti. Öğlen geldiğinde, Ömer yerinden kalktı ve Hürkan onu takip etti. Ömer kantinde yemekten çok dışarıda sessiz bir yerde yemeyi tercih ediyordu bu yüzden ikisi iki döner ve ayran alarak basketbol sahasına girdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kitapsız Kalanların Listesi
Historia CortaHer çok gereksiz olan bu kitap benim yayınlanmayan kitaplarımın bir kaç kısa bölümlerini içeriyor. Ya da alıntıların uyarlanması. Okumak ister misiniz bilmem ama Porgola, Saniyeflix, Marvel ve Efkar shipperların dikkatini çekebilir.