Lee Soo Man'ın yaptığı toplantı günü
Seul'de havanın sıcak ve nemli oluşu hem oradaki insanları dışarı çıkmaları için zorlamış, adeta yazın geldiğini bas bas bağırıyordu. Caddede çok fazla insan olmasına rağmen alışılmadık bir mutluluk sarmıştı etrafı. Bu günün stajyerlerin boş gününe denk gelmesi en büyük artısıydı. Ve kızlar, tabikide buluşma kararı alıp çıktılar dışarı. Ha, onlar ne mi yapıyor orada? Hemen söylüyorum, caddedeki tüm gölgeli banklar insanlar tarafından kapıldığı için ordu edasıyla gezerlerken bunu fark edip maalesef ki duvarın kenarına matruşka bebekleri gibi dizilerek oturmuş ve her zaman geç gelen arkadaşlarını beklemek zorundaydılar.
"Eğer Taeyang birkaç dakika daha geç kalırsa hepiniz dayağı yersiniz."
Bora yüzüne yanında getirdiği güneş kremini sürerken dedi. "Geçen gün yine böyle beklediğimizde nasıl yüzümün mangalda pişmiş sucuk gibi olduğunu hatırlatmam gerekiyor sanırım."
"Sakin ol Bobo, gelir birazdan." Soolrim sakız çiğnerken söyledi.
"En son yine 'birazdan gelir' dediğinizde aradan 50 dakika geçti ve hala yok ortalıkta." Ivy Bora bunu söylediğinde atıldı. "Bu kadar uflanıp puflanmaktansa neden onu aramayı denemiyorsunuz?"
"Doğru, onu aramalıyız, çok gecikmiş olamaz."
Charli telefonu eline aldığı gibi Taeyang'ı çaldırırken telefon bir anda açıldı.
"Alo, m-merhaba Bongcha, n-na-nasılsın?"
"İyiyim de, burada biraz fazla beklemedik mi biz güzelim? Baya da sıcak burası. Ne oldu bir işin mi çıktı?"
"Sonra bende dedim ki, vay anasını be demek inekler merdiven çıkabiliyor ama inemiyorlar, HAAHHHAHHAAAHAHHAHAHAHAAHHHAHAHHAHAHA!
Arkadan gelen bu uğultulu sesin sahibi Yeonjun'du. Charli telefonu açtığı şekildeki gülümsemesiyle donup kaldı. Demek ki Taeyang önceden 'önemli bir işim var, siz beni bekleyin.' demesinin sebebi buymuş.
Konuşmanın arkasından hala Yeonjun'un çığlık çığlığa gülüş sesleri gelirken Charli garipseyerek sordu.
"Taeee hadi ama nereye gittiiiiiiiiiiiiin?"
"Sanırım muhabbet edeyim derken önemli işin biraz fazla uzamış gibi, Taeyang şu anda ne yapıyorsun sen?"
"Ee şey, ben bir 2 saate falan gelirim, siz dolaşın gidin bir şeyler yiyin falan bana konum atar Shulan."
Telefonu Charli'nin yüzüne kapattıktan sonra yanına döndü. Çapkınlık işareti yaparken her şeyi duyan kızlar sesli bir kahkaha patlattı. Ah Taeyang, her zaman böyle oluyordu. herkesle 10 dakika bile konuşmayan insan Yeonjun'la 10 saat aralıksız boş muhabbet edebiliyordu. Bu durumu itiraz etmesine kimsenin ses çıkarmaması kabul edilemezdi. Çünkü herkes bunun farkındaydı.
"Pekala, artık dayanamayacağım, lütfen şu karşıdaki kafeye gidip bir şeyler yiyelim. Belki sonra o da gelir."
Shulan ayağa kalktı ve arkasını silkeledi. Şu anda her şeyi kenara bırakmış, yemek istediği yemekler gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu resmen. Ivy bir anda Bora'nın ve Soolrim'in elini tutarak kaldırırken Shulan'ı işaret etti. Charli yavaşça onlar gibi ayağa kalkarken birbirlerinin ellerini tutarak karşıya geçtiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game time! - fourlowers
Fanfic"o zaman artık oyun zamanı, yeni bir grup kurmamın vakti geldi, geçiyor bile. tüm algıyı değiştirebilecek, süper güçlü bir grup." önemli açıklamalar! bu kitap hediye olmakla beraber içinde geçen olaylar hiçbir gerçekliği yansıtmamaktadır. bu kitabın...