Zihni, yolun görkemli taşlarının üstünde ilerlerken geçmişin karanlık anılarıyla dolup taşıyordu. Her adımda, geçmişin gölgeleri onu sarmalıyormuş gibi hissetti. Zihinsel bir yolculuğa çıkmış gibi, hatıraların sinsi elleriyle geçmişin derinliklerine çekiliyordu sanki. Kaçırıldığı o an, gözlerinin önünde canlandı. Kötülük dolu gözler, acımasız bir kahkahayla yankılandı zihninde. Geçmişte yaşadığı o dehşet anları, her hatırladığında kalbinin hızlanmasına ve boğazının sıkışmasına neden oluyordu bir anda. Korku ve güçsüzlük duyguları birbirine karışıyor, adeta onu tekrar o karanlık odaya hapsediyordu. Ancak o, geçmişin zincirlerinden kurtulmak için mücadele ediyordu. Gözleri, üzerinden hızla geçtiği taşların parlaklığına odaklandı. Bu fark ettiği güzellik, ona biraz olsun umut veriyordu. Kararlılıkla adımlarını hızlandırdı, geçmişin hayaletlerini geride bırakmaya kararlıydı.
Sonunda heyecanla beklediği buluşmanın gerçekleşeceği SM binasının önüne geldi uzun boylu adam. Yüksek ve modern mimarisiyle öne çıkan bina, kocaman cam kapılarıyla karşıladı onu. Binanın büyüklüğü ve ihtişamı, kendisini küçük hissettiriyordu. Ama aynı zamanda, bu görkemli atmosferde geleceğe dair umutlarına da güç veriyordu. İçindeki ateş, geçmişin karanlığına karşı dirençle alevleniyordu, çünkü elinde sahip olduğu grup çok güçlüydü.
Adımlarını hızlandırdı, binaya giriş yaptı ve geniş giriş holünün göz alıcı dekorasyonuyla karşılaştı. Parlak beyaz zemin, modern sanat eserleri ve duvarlara yansıyan renkli ışıklar, binaya enerji dolu bir atmosfer kazandırıyordu. Binanın büyüklüğüne ve prestijine ilk gün geldiği gibi hayranlıkla bakarak asansörlerin olduğu koridorlara doğru yürümeye başladı, asansörlerin yanındaki karşılama masasında duran resepsiyoniste doğru ilerledi.
"Merhaba, Profesör Kim* ben. Lee Soo-Man ile görüşmek üzere buradayım. Müsait miydi acaba?"
Resepsiyonist, profesörü görünce hafifçe şaşırdı, nazik bir şekilde gülümsedi.
"Tabii ki de, hoşgeldiniz. İletiyorum hemen. Lütfen biraz bekleyin."
Profesör, beklerken etrafına göz gezdirdi. SM binasının atmosferi ona enerji veriyordu. İnsanlar, koridorlarda hızlı adımlarla bir yerlere koşturuyor, genç yeteneklerin antrenman yaptığı odalardan müzik sesleri yükseliyordu. Bu canlılık ve kreativite dolu ortam, profesörün heyecanını daha da artırıyordu.
Birkaç dakika sonra, resepsiyonist profesörün yanına dönerek gülümsedi.
"Sayın Lee Soo-man sizi bekliyor, Lütfen beni takip edin."
Profesör, resepsiyonisti takip ederek asansöre bindi. Lee Soo-man ile buluşmanın yaklaştığını hissediyordu ve bu heyecanı içinde taşıyordu. Asansör kapıları açıldığında profesör, Lee Soo-man'ın ofisinin bulunduğu kata gelmişti. Resepsiyonist ona el sallayarak, "İyi görüşmeler dilerim, Profesör Kim." dedi ve koridordan kayboldu.
O bu sırada Lee Soo-man'ın ofisine doğru ilerledi. Kapıyı hafifçe tıklatarak içeri girdi ve Lee Soo-man onu içeride gülümseyerek karşıladı. İkisi arasında samimi bir dostluk havası vardı, uzun yıllara dayanan bir tanışıklıkları vardı ve bu buluşmanın onları daha da yakınlaştıracağını biliyorlardı.
"Profesör, sizi bekliyordum. Gelmenize sevindim, içeri geçin lütfen." Profesör, gülümseyerek karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
game time! - fourlowers
Fanfic"o zaman artık oyun zamanı, yeni bir grup kurmamın vakti geldi, geçiyor bile. tüm algıyı değiştirebilecek, süper güçlü bir grup." önemli açıklamalar! bu kitap hediye olmakla beraber içinde geçen olaylar hiçbir gerçekliği yansıtmamaktadır. bu kitabın...