Bölüm-5

2.9K 205 26
                                    

Daha önce hiç dinlemediğin bir şarkıyı açıp ilk başta olan ritmi sevmeyip kapattığın da şarkıda ki o güzel tınıyı hiç kulakların işitmediğin de hayatı sorgularsın. Neden hayatım da hiçbir şey düzgün gitmiyor? Neden ufacık da olsa bir mutluluğum yok? Bu gibi soruların cevabını elinin tersiyle ittiğin için hayatında mutluluğa dair hiçbir şey olmuyor. Hayatım boyunca hep yaptığım ama bu aralar kuralımı devre dışı bıraktığım insanlarla yakın olma hareketimi gerçekleştirerek Cemle, Can abi ve annemin ısrarı üzerine alışveriş merkezine gelmiştik. Önümde duran patates kızartmasından bir parça daha ağzıma atıp kolasını içerek etrafı inceleyen Cemi inceledim bende. Oturduğu sandalyede bile omuzlarını düşürmemişti. Ne olursa olsun o omuzlar dik, ela gözler keskin bakardı. Son bir kaç günümü ısrarlar üzerine Cemle geçiriyordum. Açıkcası yalnız dünyamı özlemiştim. Ne bana aşık olduğunu söyleyen bir anonimim vardı ne de içinde büyük bir kasırga taşıyan bir arkadaşım. Arkadaş bile değildik belki de bilmiyordum.

Babam gittiğinden beri kendimi herkese karşı kapatmıştım. Aileme,arkadaşlarıma, hislerime ve düşüncelerime. Onu özlemediğimi haykırsam da içimde ki kız çocuğu yarım kalmıştı ve ona ihtiyaçı vardı. Düşmekten korktuğu için oyun oynamayı bırakmış bir çocuğa sahiplik yapıyordum.

"Üniversite sınavını ne yapmayı düşünüyorsun?"

Cemin sesiyle dikkatli bakışlarımı geri çektim. Yerimde toparlanıp sorduğa soruya cevap verebilmek için bir süre düşündüm. Sınav için çalışmaya başlamamıştım bile önümde sadece beş ay vardı.

"Bilmiyorum."

"Çalışmaya başlamadım daha."

Kafa sallarken konuştum.

"Bende."

Patatesimden yediğim de Ceme bakıp kalkalım mı diye sorumdan sonra ayaklanmış yemek katını arkada bırakarak kitaplara bakmak için alt kata inmiştik. Pazar günü olmasından dolayı kalabalık ve bunaltıcı havaya sahiplik yapan alışveriş merkezinden nefret ediyordum. Odam hariç her şeyden nefret ettiğimi varsayarsak hayatım çekilecek gibi değildi.

"Test kitabı mı alsak?"

Cem eline aldığı matematik soru bankasına bakarken elimle geçiştirip rafların arasından geçerek kitaplara bakmaya başladım. Bir kaç tane kitap almak iyi gelirdi. Fazla dikkat etmeden aldığım bir kaç kitapla kasaya gidip ücreti ödedikten sonra Cemin teklifi üzerine sahile gitme kararı almıştık. Güneşin yerini alan bulutlarla aklıma nedensizce Hale gelmişti. Ne durumda olduğunu bilmiyordum. Annem bir daha görüşmeyeceksin dediğin de onaylamıştım ama en kısa zaman da yanına gidip durumunu öğrenecektim. Beni görmek istediğini sanmıyordum ama zorlarsam bir kaç dakika konuşabilirdim.  Çimlerin ıslak olup olmadığını kontrol ettikten sonra yere oturup küçük sırt çantamı kitap poşetiyle birlikte yanıma bıraktım. Cem de yerleşip etrafa bakarken sabahtan beri bakmadığım telefonumu elime aldım. Hiçbir şey yoktu. 

İnsanlara alışmaktan korkuyordum. Ruhum ne kadar kırıksa o kadar umuda yer açıyordu kendi içinde. Ne kadar güvenim olmasa da bir anlık gülücüğe kana bilecek kadar ilgiye aç bir ruha sahiptim. Babamın getirdiği eksiklikleri başkalarıyla doldurmaya çalışıyordum ama olmuyordu. İyileştiğimi sanarken tekrar hastalığın pençelerinde buluyordum kendimi. Tanısı konunmayan yaşarken öldüren hastalık. 

Gökyüzüne bakıp siyah bulutları görmemle ruhumun oralarda bir yerlerde olduğunu anladım. Ruhum bir bedene ait değildi. Ruhumun asıl sahibi acılarıma misafirlik yapan gökyüzüydü. Küçükken gökyüzüne sahip olmak istersen şimdi ise ruhumu bulutları üstüne bırakmıştım. 

"Abim mesaj atmış kalkalım mı?"

Gökyüzünden çektiğim bakışlarım Cemi bulurken düşündüm. 

Ruhların Maskesi #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin