Mete gözlerini yavaşça benden ayırıp arkamdaki kişiye bakıyordu. Mete'nin gözlerinde tedirginlik vardı. Dişlerini sıktığı çene kasından belli oluyordu. Mete'den ayrılıp arkama baktığımda 40 yaşlarında bir adam vardı. Sinirli görünüyordu. Çok sinirli... Adam hızlı adımlarla bize doğru yaklaştı. Beni itip Mete'nin yakasından tuttu. "Bu ne hal lan böyle? Sen de mi abin gibi olacaksın?" diye bağırıyordu. "Amca..." bu adam Mete'nin amcasıymış. "Nesin lan? Abin gibi ibne mi!" Mete gözlerini yumdu. Amcası Mete'den gözlerini ayırıp bana baktı. İğrenir gibi bakıyordu. "Sen Mete'nin yakın arkadaşı değil misin? Ne bu? Ne yaptın da Mete'nin gözünü boyadın?!" anlamıyordum. Aklım hiçbir şeyi almıyordu. Sanırım sarhoş olduğum için. "Amca gözümü falan boyamadı!" Mete amcasının ellerinden kurtulup yanıma geldi. Elimi tuttu. "Seviyorum onu." bense sadece elimize bakıyordum. "Seviyor musun? Hahaha, güldürme beni! Mete! Sen homofobiktin, ne oldu sana?" Mete sinirliydi. Elimi sıktığından belli oluyordu. Ve Mete bunun farkında değildi. "Değildim! Değildim, homofobik değildim. Sizin yüzünüzden öyleymiş gibi davrandım. Kimsenin özel hayatına burnumu sokacak kadar şerefsiz birisi değildim! Ben... sizin gibi değildim." Amcası burnundan soluyordu. "Ne diyorsun lan sen?" Mete'ye tokat attı. O an her şeyi unuttum. Sarhoş olduğumu unuttum. Nerede olduğumu unuttum. Şu an Mete'den başka kimseyi görmüyordum. "Mete!" dedim ve bana bakmasını sağladım. Yüzünde acıdan eser yoktu. Sadece hayal kırıklığı vardı. Mete, bana her şey yolunda dercesine gülümsedi. Ama bu gülümsemenin altında yatan acıyı bir tek ben görüyordum. Mete, sinirli bir şekilde amcasına döndü. "İnsan ailesini seçemiyor. Arkadaşlarını, seveceği kişiyi seçebiliyor... Ben de seçtim. Ailemi, arkadaşımı, sevdiğimi... bunların hepsini Ömer de buldum... benim ailem de Ömer, arkadaşım da Ömer, sevdiğim de... Ne yapacaksın şimdi? Beni de mi öldüreceksiniz? Tamam, öldürün. Bu sefer hiçbir şeyden korkmuyorum. Sizden korkmuyorum, ölmekten korkmuyorum. Ne yapacaksınız şimdi?" Mete, bunları söylerken zorlanıyordu. Çünkü ailesinin bu denli gaddar olması onun zoruna gidiyordu. "Öldüreceğiz lan! Duydun mu! Yürü benimle." diyerek Mete'yi kolundan çekti. Ben de peşlerinden gittim. Bizi, barın deposuna getirdi. Kapıyı açtı ve Mete'yi içeriye itti. O sırada ben de girdim. Mete'nin yanında olmalıydım. Mete'nin elini tuttum ve yüzüne bakıyordum. O ise kapanan kapıya bakıyordu. Kapının kapandığını yeni anlamıştım. Hemen kapıya koştum ve açmaya çalıştım. "H-Harun amca! Ne yapıyorsun? Aç kapıyı." diye bağırdım ama ses yoktu. Mete yanıma geldi ve kolumu tuttu. "Babamı arıyordur. Boşuna çabalama." dedi ve o an ilk defa Mete'yi güçsüz ve çaresiz görüyordum. Gözünden bir damla yaş düşmesiyle benim de gözlerimin dolduğunu hissettim. "Şşş... neden ağlıyorsun Mete?" diye sordum. Cevap vermedi. Elimle göz yaşını sildim ve sarıldım. "Kurtulacağız tamam mı?" dedim. Mete bana daha sıkı sarıldı. "Özür dilerim... ben... ben..." konuşamıyordu. Sadece ağlayabiliyordu. Ve ben Mete'yi böyle görmeye alışık değildim. "Mete... ağlama..." dedim zar zor. "Ben üzgünüm Ömer... Benim yüzümden sana da zarar gelecek." dedi. Ellerimle yanağından tuttum. "Hayır, hayır, hayır! Mete, ellerimiz kenetli olduğu sürece ayrılmayacağız demiştin. Bunu sen demiştin Mete. Şimdi umudunu yitiremezsin." Göz yaşlarını sildim ve dudağına yaklaştım. "Biz hiç ayrılmayacağız Mete." dedim ve öptüm. Alnımı alnına yasladığımda kapı açıldı. Geriye çekildiğimde Mete'nin babası, amcası ve dayısı vardı. Bize iğrenerek bakıyorlardı. "Nesiniz lan siz? Mete, ne diyor amcan?" diye bağırdı babası. "Ne diyorsa doğru baba." dedi Mete çaresiz bir şekilde. "Ulan hıyar! Top musun lan sen? Kız mısın? Sen erkeksin ve erkek gibi davranacaksın!" Mete gözlerini kapattı. "Ne yapacaksan yap baba." dedi. O sırada ben bir çıkış yolu arıyordum. Etrafıma bakınırken deponun sonunda bir kapı olduğunu gördüm. Mete'nin babası belinden silah çıkaracağı zaman Mete'nin elini tuttum ve hızla o yöne doğru koşmaya başladık. Mete gözlerini açtığında önce bana sonra kapıya baktı. "Lan!" diye bağırdı babası arkamızdan. Hızla kapıyı açtım ve kendimizi dışarıya attık. Hâlâ koşmaya devam ediyorduk. Peşimizden geliyorlardı. O sırada silah ateşledi ve Mete duraksadı. Arkamızı döndüğümde Mete'nin dayısı silahıyla duruyordu. Mete benim Elimi bırakıp elini sırtına götürdü ve... ve eli kan oldu. Şok içinde Mete'ye bakıyordum. "Mete!" hızla Mete'nin kolunu omzuma attım ve koşmaya başladık. Önümüze bir taksi çıkınca durdurdum ve bindik. "Mete, uyanık kal." Mete dolan gözleriyle bana baktı. Ağzından kan geliyordu. Bense ağlıyordum. "Mete..." elimle Mete'nin yarasına gömleğimi bastırıyordum. "İyi olacaksın Mete." dedim ama bunu söylerken ağlıyordum. Taksiciye hastaneye gitmemizi söyledim. "Mete, biliyor musun, kız kardeşim seninle arkadaş olduğumdan beri bizi yakıştırıyordu. O yüzden sen, bizim eve geldiğinde garip hareketler sergiliyordu." dedim gülerek ama bu gülmem daha çok ağlamama neden oldu. Mete'nin uyanık kalmasını sağlıyordum. "Ölecek olan kişiler... üşüdüğünü söyler ya... ben yanıyorum Ömer.." zar zor konuşan Mete'ye baktım. "Ölmeceksin lan! Ölmeyeceksin bir şey olmayacak sana, bir şey olmayacak bize. Duydun mu?" Mete gülümsedi. "Neden bu kadar... eminsin?" Elini tuttuğum elime baktım. Ve yavaşça yukarıya kaldırdım. "Çünkü ellerimiz kenetli. Bizi kimsenin ayıramayacağını sen söyledin." dedim hıçkırıklarımın arasında. "Hep hayalimdi... sevdiğim kişinin kollarında ölmek..." ağlayarak başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır, ölmeyeceksin. Ölmeyeceksin Mete." o sırada taksiciye biraz daha hızlı olmasını söyledim. "Biz ayrı ev tutacağız, aynı üniversiteyi okuyacağız Mete. Biz hiç ayrılmayacağız." Mete'nin gözleri kapanıp açılıyordu. "Çok uykum var." dedi fısıldayarak. "Şşş uyumuyorsun. Uyumayacaksın. Bak ne anlatacağım. Bir tane kaptan varmış. Bu kaptan bir savaş gemisi kullanıyormuş. Bu kaptanın bir de sevdiği bir adam varmış. Onun dönmesini bekleyen bir adam. Kaptan, savaşa gitmesi gerekiyormuş. Sevdiği adamla konuşmuş. Adam, ağlıyormuş. Daha sonra kaptan sarılmış ve her şeyin iyi olacağını söylemiş. Vakit gelmiş. Kaptan savaşa gitmek için dümenin başına geçmiş. Denize açılmadan önce son kez sevdiği adamın fotoğrafına bakmış ve şöyle demiş. "Eğer dönmezsem sevdiğim, üzülme. Senin her zaman yanında olacağımı bil..." demiş ve yola koyulmuş." Mete bana merakla bakarak hikayenin sonunu bekliyordu. Taksici bile merakla dinliyordu. Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Savaş meydanına geldiğindeyse toplar tüfekler havada uçuşuyormuş. Daha sonra düşmanlardan birisi ile göz göze gelmiş. Onu tanıyormuş. O... kaptanın eski sevgilisiymiş. İkisi de duraksamış. Ama yapacak B şey yok. Savaşmak zorundalar. Ya kaybedecekler ya da kazanacaklar. Daha sonra... sonra..." Mete'ye döndüğümde gözleri kapalıydı. Telaşla Mete'ye dokundum. "Mete! Mete! Mete, uyan!" Camdan dışarıya baktığımda hastaneye gelmiştik. Daha sonrasını pek hatırlamıyorum. Beynim durmuş gibiydi... Mete'yi sedyeye yatırışları. Ameliyata alışları... Her şey anında oldu. Lütfen Mete... hayatta kal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Aşk (BxB)
Teen FictionEn yakın arkadaşına aşık olmak mı? Üzgünüm ama büyük sıçtınız. #ÖmMet Yayın Tarihi: 03/07/2022 Bitiş Tarihi: 12/08/2022