Kara Göl'ün yanında Reg, Mina ve ben oturuyorduk. Derslerden sonra o ikisini zorla buraya getirmiştim. Beraber zaman geçirmemeli uzun zaman olmuştu.
"Yani bana Brown çocuğunun bizim kızdan hoşlandığını mı söylüyorsun Mina?" Reg oldukça şaşkın bir şekilde bize bakıyordu. Öyle ki ağzı içine bir tane pigme pofuduk sığacak kadar açılmıştı. Konuşmalarına göz devirmiştim çünkü oldukça saçmaydı.
"Saçmalamayın onunla sadece bir kere beraber derslere girdik o kadar. Okuldaki dedikoduculardan farkınız ne şu an?"
Sirius'un derste söylediklerinden sonra çıkan dedikodular sinirimi bozmaya başlamıştı. Neden olduğuna dair bir fikrim yoktu sadece onun bizi sevgili sanması kötü hissettirmişti. Hem yaşımız daha küçüktü bu tarz şeyler için . Öyle değil mi?
Oturduğum yerde kayarak çimenlere uzanıp bulutları izlemeye başladığımda diğer ikiside yanıma gelip uzanmıştı böylece ikisinin arasında kalmıştım.
"Muggle kuzenlerimin oynadığı bir oyun var. Böyle gökyüzüne bakıp bulutları bazı şekillere benzetiyorlar."
Reg kafasını kaldırıp yanımdaki Mina'ya baktı. "Kulağa güzel geliyor bizde oynayalım." Benimde bakışlarım Mina'yı bulunca oldukça mutlu olduğunu görmüştüm. Annesinin ailesi muggle olduğu için ister istemez onlarla iç içe oluyordu ve bundan dolayı okulda diğer safkanlar tarafından küçümsendiği oluyordu. Bu yüzden Regulus'un bu fikri onaylaması onun için oldukça önemliydi.
Regulus ise başta ailesi ve Sirius olmak üzere diğer insanların düşündüğün aksine oldukça anlayışlı ve insanlara sırf kan statüsü düşük diye nefret kusan biri değildi. Belki safkan olmanın daha önemli ve avantajlı olduğunu düşünüyor olabilirdi ama bunun ailesinin zorla kabul ettirdiği söylemler olduğu ortadaydı.
Elimi gökyüzüne uzatıp küçük bulutu işaret edip oyunu başlattım.
"Bu bulut sizce de kaplumbağaya benzemiyor mu?""Saçmalama o bildiğin bir 'Carbonemys*'."
"O da kaplumbağa salak!"
○
●
○Ortak salon bugün fazla kalabalık değildi. Bizimkiler dışında sadece birkaç 1. Sınıf öğrencisi etrafta dolaşıyordu. Ama Mina'yı en son Kara Göl'de görmüştüm. Hâlâ ortada olmaması tuhaftı.
"Bu gece dolunay var. Acaba şu Ji-sung'u dışarı mı çıkarsak? Belki kurtadam arkadaşlarıyla takılmak ister." Kang Ji-sung muggle doğumlu ve asya kökenli bir büyücüydü. Derslerde kurtadamlara duyduğu ilgi sebebiyle herkes ondan kurtadam olarak bahsediyordu. Bu espri onunda hoşuna gittiği için rahatça gülebiliyordum.
"Beni kurtadamlarla buluşturmak istemen çok güzel ama bunu ertelememiz gerekebilir." Bir anda sesini duyduğum Ji-sung beni korkutmuştu. Sabahtan beri orada mıydı yani? Waow. Kurtadamların görünmez olduğunu bilmiyordum.
Biz kendi aramızda konuşmaya dalmışken Severus içeri nefes nefese girince hepimiz ona döndük.
"Hayırdır Severus? Yoksa sen yine o gözlüklü Potter'dan mı kaçıyorsun?" Severus bu söyleme karşı sadece göz devirmekle yetinmişti. Açıkçası birbirine karışmış yağlı saçları ve koşarken kırışmış formasıyla oldukça klasik görünüyordu. Klasik Snape gibiydi ama tek farkı bakışlarıydı. Oldukça mutlu bakıyordu. Slytherin bölüm kupasını kazandığında yaşadığımız mutluluk gibi bir mutluluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Story Of A Malfoy
FanfictionYüzünde çok doğal olmayan bir gülümse yer aldı. Beraber odaya girdiklerinde odada Dumbledore masasında oturmuş, önündeki koltuklarda ise başka biri oturuyordu. Vera onun kim olduğunu anında anladı. Eski dostu Remus Lupin ona samimi olmayan bir gülüm...