6.

338 41 107
                                    

|Kenma|

Günümün yarısı Hinata'yı beklemekle geçti. Hatta yarısı değil tamamı, saatler gece yarısını gösteriyordu ve hâlâ yoktu. Yayın bile açmamıştım. Soonie'yi kucağımdan indirip, telefonumu elime aldım.

Rehberden Hinata'yı ararken, 'Havuç kafa' yazısında durup aramaya bastım. Birkaç kez çaldıktan sonra açtı, fazla ses olan yerde bir şey duymak çok zordu. "Aloo?!" diye bağıran sesle, kendimin de bağırması gerektiğini hissettim ve "Neredesin?" dedim.

"Arkadaşlarlayım!" diye bağırdı, sarhoş gibi kelimeleri yutuyordu. Endişelenmeme sebep oluyordu. "Hangi arkadaşlarla?" diye sormamla, büyük ihtimalle arkadaşlarından biri telefonu aldı. "ADİOS!" diye bağırıp, telefonu kapattı. Kapanan ekrana bakarken, ne yaşadığımı şaşırdım.

Endişe kat sayım giderek artarken, tekrar Shoyou'yu aradım. "Shoyou, shoyou, HİNATA!" en sonunda, "Efendim?" dedi ve tekrar sessizleşti. "Konum at bana, gelip alacağım." Telefonu kapattı dakikalar sonra gelen, mevcut konuma bakıp ceketimi askılıktan aldım.

Hızlıca asansöre koştum, gelen asansörle eksi birinci kata bastım. Garajda arabamı bulup, çalıştırdım. Konum bir saatlik yol uzaklığındaydı, olduğum yere baktım. Barın önüydü, içeri girip etrafa bakındım. Turuncu saç, Japonya'da çok tercih edilen bir renk değildi bulmak kolay oldu.

Dans eden insanların arasından geçip Hinata'nın önüne gittim. Arkadaşının uzattığı hapa uzanan Hinata'yı çekip, arkadaşına döndüm. "Ne yaptığından haberin var mı?" Benim sakinliğimin aksine arkadaşı kalkıp yumruğunu doğrulttu.

Tuttuğum yumruğu çevirip, sırtına dayadım. Arkasından kulağına doğru fısıldadım. "Ne yaptığından bir haberin var mı, tekrar sordurtursan... Benimle tanışmamış olmayı dilersin." dedim. "Özür dilerim, ben şey sanmıştım..." demesiyle itip konuştum. "Ben de öyle düşünmüştüm."

Gözlerini açmaya çalışan Shoyou'yu elinden tutup, dans eden insanlar arasından geçirdim. Dışarı çıkarıp, arabanın üstüne oturttum. "Elimi takip et." dedim ve elimi şıklararak oynattım. Bazı yerlerde takip etse bile bir süre sonra takip edemiyordu.

"Sana ne içirdiler. Uzattığı şeyden verdi mi?" dedim. Gülümseyip, "Hayır, sadece içki içtim... Sanırım?" dedi ve üzerime kustu. En sevdiğim ceketimin mahvoluşunu izlerken, derin bir nefes aldım. Ceketimi çıkartıp, çöpe attım. Shoyou'yu arabaya bindirip, kendim de bindim. Ardından kemerini taktım.

"Kim bu arkadaşlarının?" dedim. "Üniversiteden." Cevabına kafa sallayıp, "Böyle buluşup içer misiniz, sana hap uzatırlar mı?" diye devam ettim. Kafasını iki yana salladı. Rahatlamış bir nefes verip, sürmeye başladım. Sinirden yaptığım hızdan haberim bile yoktu. "Kenma, yavaşla." Shoyou'nun sesiyle, kenara çekip direksiyona vurdum. Shoyou yanımda korkudan olduğu yerde zıplayınca, geri çekilip sakinleşmek için derin bir nefes aldım.

"Lütfen uzak dur, böyle ortamlardan." dedim. Arabayı tekrar çalıştırmadan, kemerini çözdü ve aniden bana sarıldı. "Teşekkür ederim." dedi.

Teşekkür ederim, iki kelime altı hece on dört harften oluşan basit bir cümle. Ama kalbinize dokunup, ağlatacak kadar farklı tonlarda kullanabilirsiniz. Gözümden düşen yaşla kemerimi çözüp, ben de ona sarıldım. "Çok korktum..." dedim. "Biliyorum." dedi ve sarılırken bir yandan saçlarımı okşamaya devam etti.

Garaja park ettikten sonra Shoyou'nun uyuduğunu fark ettim. Kemeri çözüp, ellerimi bacaklarının altından geçirdim. Kapının önünde kartı almak için bir savaş verdikten sonra, alamayacağımı fark ettim ve  Hinata'yı omzuma bıraktım. Kartı okutup, açılan kapıdan içeri girdim. Kapıyı kitleyip Shoyou'yu yatağına bıraktım.

Homemates (Kenhina)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin