9.

290 31 59
                                    

Çizdiğim kiraz çiçeklerine baktım, sonrasında ise yanına çizdiğim tanıdık gözlere. Bahar gelmişti, etrafımız kiraz çiçekleri doluydu. Yatağımın yanındaki camdan dışarı baktım. Kiraz çiçekleri çok güzel gözüküyordu.

Kapım çalındıktan sonra, Kenma içeri girdi. Gece boyu şirketteydi ve asla eve gelmedi. Siyah göz altlarıyla bana bakmaya devam etti ve sonunda konuştu. "Çok yorgunum, seninle uyusam olur mu?"  Kafamı sallayıp, kenara kaydım.

Oh, o günden sonra ne mi oldu? Hiç olmadığımız kadar yakınlaştık ve Kenma sözünü tuttu. Yemek yaparken elimi kessem bile öptü. Bu hoşuma gidiyor, sanırım? Kenma'ya sarılıp uyuyana kadar saçlarını okşadım. Sonrasında geri defterimi alıp çizmeye devam ettim.

Kiraz çiçeklerinden konu nasıl geldi, bilmiyorum ama çizdiğim şey Kenma'nın yan profilinden başka bir şey değildi. Hava karırken hâlâ tonlama yaptığım resime baktım, en az kiraz çiçekleri kadar güzeldi.

O sırada gözlerini ovuşturan çocukla kalemim durdu. "Günaydın." dedi. Gözlerine baktım, uyandığında bile nasıl bu kadar güzel olabilirdi biri? Afrodit'e 'Çok güzelsin.' demişti de, Afrodit ona bu güzelliği mi vermişti?

"Günaydın." dedim. "Ne çiziyorsun?" Doğruldu ve çizdiğim resme baktı. "Kiraz çiçekleri, gözler ve.. Ben? Oh, beni mi çizdin, bu çok hoş." Yüzü kızarırkenki sözlerinin güzelliğinde büyülenirken, cesur oldum ve son zamanlarda aklıma takılan soruyu sordum.

"Birlikte kiraz çiçeklerini izlemeye gidelim mi?" Önce şaşırdı, sonrasında ise kızardı. En sonunda kabul etmek için havasını salladı. Saçlarını karıştırıp yataktan kalktım. "Nereye, güzelim?" Bahsetmemiş olabilirim, son zamanlarda Kenma'dan en çok duyduğum sözlerden biri 'Güzelim ve bebeğimdi.'

"Yemek yapacağım." dedim. O da kalkıp lavaboya ilerledi, sonrasında yanıma gelip yardım etmeye başladı. Birlikte yemek yedikten sonra, anime izlemeye başladık. "Orange?" dedim, nasıl olduğunu merak ediyordum.

"Şirin bi ismi var, izleyelim." Şirin falan değildi, sonunda hüngür hüngür ağlamıştım. Kenma önümde endişeyle bana bakıyordu. "Ya güzel bebeğim, neden ağlıyorsun? Sadece senaryo."

Daha çok ağlayarak, "Ya görmüyor musun, imkansız aşk ya! Suwa mutsuzken nasıl mutlu olabilirim, en çok o hak ediyordu..." dedim ve burnumu çektim. Sarıldı ve saçlarımı okşadı. "Gel gidelim uyuyalım, bak başka dünyada mutlu."

Kalkıp, Kenma'nın odasına doğru ilerledim. Bir yandan, "Başka bir evrende, en güzel halinle..." diye mırıldanıyordum. Evet, bu benim depresif yönümdü. Kenma, ben uyuyana kadar benimle konuştu ve ağlamamam için her şeyi denedi.

Uyandığımda etrafıma baktım, Kenma hâlâ uyuyordu. Kalkıp kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerledim. Yumurta haşlayıp, salatalık ve domates kestim. Her şeyi hazırladıktan sonra, yatağa oturup Kenma'ya seslendim. Uyanmadığı için koluna dokundum. Gözlerini açıp bana baktı, ve esnedi. Kedi gibi gerildikten sonra, "Şu dünyada bir Suwa, bir ben günaydın öpücüğü alamadık." dedi.

Suwa'yı düşününce dolan gözlerimle ağlamamak için yukarı baktım. "Lan, şaka ağlama." dedi. "Sabah öpücüğü kısmı şaka değildi gerçi." demesiyle yanağından öpüp mutfağa doğru koştum.

"Kaçma." dedi ve peşimden koşmaya başladı. "Yakalayamazsın ki." dedim ve dil çıkardım, sehpanın etrafında dönüyorduk. "Yakalarsam öperim ona göre." dedi. "Kabul." dememle hızlanıp, arkadan belime sarıldı ve boynumu öptü.

"Kötü birisin." dedim, mutfağa ilerlerken. "Öyleyim, aynı zamanda yakışıklı bir CEO'yum." dediği şeyle kahkahayı bastım. "Memnun oldum ben de Hinata." dedim.

"Hayır, Shoyou." Hinata'yı pek kullanmıyordu, fark etmek zor değildi. Kahvaltı yaptıktan sonra kiraz çiçeklerini en güzel izleyebileceğimiz yere teleferiklere gittik. Ağaç dolu yere yukarıdan bakarken gözlerim parlıyordu.

"Ağaçlara bak, bana değil." Kenma'ya dediğimden sonra ellerini cebinden çıkarıp, salladı ve kafasını çevirdi. "Üzgünüm, ama daha önce seni hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim." dedi. Gülümseyip, ağaçlara bakmaya devam ettim. İndikten sonra bir de yakından bakmak için, Kenma'yı kiraz çiçeklerinin yanına çektim.

"Çok güzeller." dedim büyülenmiş bir şekilde. "Senin güzelliğinin yanında? Hayır değiller." dedi. Kalbişim küt küt çarparken, bir yandan da kızarıyordum. "Utandın." dedi ve parmaklarını elmacık kemiklerime değdirdi.

"Eve dönelim mi?" Konuyu değiştirmek için konuşmamdan sonra kıkırdayıp, arabaya doğru ilerledi. "Sonbaharda benimle havai fişekleri izleyecek misin, Shoyou?" Sorusundan sonra dudaklarını ısırmaya başladı. Onu tanıdığım zaman içerisinde, bunu sadece gerginken yaptığını fark etmiştim.

"İzleyeceğim, tabii ki de!" dedim, bir yandan da gülümsüyordum. "Gözlerim hep gülüşünde takılı kalıyor." dedi. Sürdüğü yola bakarken konuştum. "Burası bizim evimizin yolu değil?" Kafasını salladı, ve tebessüm etti. "Yakular'a gidelim?"

Birkaç saniye duraksadım. "Yakular'da kim var şuan?" Tek eliyle direksiyonu çevirirken, boş yolda gözlerini benimkilerle buluşturdu. "Herkes." Ellerimle gözümü kapatıp, ortamı hayal ettim. Ayaklı kaostu.

"Off, şimdiden Atsumu ve Yaku kavga etmeye başlamıştır. N'olur gitmeyelim." dedim. Kenma, güldü. "Özellikle seni çağırıyor, Yaku. Kaçarın yok, üzgünüm."

Vardığımız kapıya baktım ve derin bir nefes aldım. Lev kapıyı açtı, sarılıp içeri geçtim. Atsumu yerde baygınken, Yaku ona su şişesi ile vuruyordu. Sakusa ise bacak bacak üstüne atmış onları izliyor, Bokuto ve Akaashi normal sohbet ediyorlardı. Kuroo ise arkada fenle alakalı olan bir şeyleri karıştırıyordu. Girdiğimiz gibi patlayam formulle, herkes duraksayıp Kuroo'ya döndü. Kuroo ise simsiyah yüzü ve elindeki tüple lavaboya doğru ilerledi.

Osamu ise, Suna ile yastık savaşı yapıyordu. Geldiğim kapıdan geri dönmek için adım attım. Ama  maalesef Kenma beni durdurdu. Yaku beni gördüğü gibi Atsumu'yu bırakıp üstüme atladı. "Selam, yavru. Alayım mı seni, gece düşelim barlara?" dedi.

Kenma ensesinden tutup çekti. "Uzaklaştırma emri çıkaracağım sana oğlum, giremeyeceksin Shoyou'nun bir kilometre yakınına." Yaku elini sallayıp, gülerken Lev'in yanına döndü. Aklıma Kuroo'nun gelmesiyle ayaklandım. "Bebeğim, nereye?"

Kenma'nın sözüyle ortam sessizleşirken, Yaku bir bana bir Kenma'ya bakıyordu. Gözlerimi kıstım ve "Kuroo öldü mü diye bakacağım." dedim. "Çok bir şey kaybetmeyiz gel otur." Yaku kucağını işaret ederek konuştuğunda, "Yok, yok çok sağ ol gerçekten." dedim ve Kuroo'nun yanına ilerledim. Kapıyı çaldım, Kuroo "Gel." deyince girdim. Yüzünü havluyla kuruttuktan sonra konuştu.

"Bir şey mi oldu, ufaklık?" Kafamı 'Hayır' anlamında salladım. "Can sıkıcılar değil mi, insanı geriyorlar. Bence de öyleler." Ona hak verecektim ki, aklıma demin patlattığı tüp geldi. Birlikte içeri ilerledik, Atsumu hâlâ yerdeydi ve Sakusa hâlâ bacak bavak üstüne atmış yerdeki Atsumu'yu izliyordu.

Atsumu'yu dürtüp, "Sakusa, oppa gangmam style dansı yapıyor." dedim. Sakusa bir kaşını kaldırıp bana bakarken, Atsumu yerden fırlayıp etrafına baktı. Omuz silkip, "Üzgünüm." dedim. Sakusa sırıtıyordu, o da eğlenmişti sanırım.

Kenma'nın yanına geri oturduğumda, "Bak ölmüş mü bari?" dedi ve hâlâ tüplerle oynayan Kuroo'yu gösterdi. Tekrar ayağa kalkıp, Kuroo'nun tam dökmek üzere olduğu sıvıyı aldım. "Lütfen bunu labaratuvarda yap.

Eşyalarını topladı, tekrar yerime oturacaktım ki gözüm yastık savaşı yapan ikiliye kaydı. Elime iki yastık alıp, ikisinin de kafasına vurdum. Bana döndüklerinde gözlerimle koltuğu işaret ettim.

Sonunda hepsini durdurmuştum. Yorucu bir akşam yemeğinden sonra, camlardan hafif esinti giren arabada rahatlatıcı müziği dinlerken eve döndük.

-
-

bir gunde iki volum
COK SEVİYOM BU FİCİİİİ

sevfili degiller skkınız karısmasın

neyse jadi bay saat dort

sabahlicakgşm da acidim size bolum yaxamam dige

Homemates (Kenhina)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin