12.

242 26 24
                                    

Haftanın ilk iş gününden selamlar, pezevenklerle mücadeleye devam. Şuan karşımda duran patronuma bakarken düşündüklerim buydu. "Bu kıyafeti tasarlamak istemiyorum." dedim.

"Vaçgeçilmez değilsin." dedi, bu söz en tilt olduğum sözdü ve şuan bana karşı kullanıyordu. "Burada, vazgeçilmez değilim. Sizden büyük markalar, eminim onların vazgeçilmezi olurum." dedim ve göz kırptım. Sinirden keli kızaran adam elindeki dosyaları alıp, çıktı.

Zaten eşofman tasarlamak zordu, şimdi takım elbise diyordu. Kafamı kollarımın arasına alıp masanın üstünde bıraktım. Uyandığımda saat yediye geliyordu, masamdaki elbise dosyasını alıp şirketten çıktım ve durağa doğru ilerledim.

Akbilimi bastıktan sonra boş olan yere oturdum bir kız grubu kafamda toplaşıp, "Sen osun değil mi?" dedi. "Kimden bahsediyorsunuz, hanımefendi?" dedim ve telefonumu çıkarttım. Telefonuyla bir şeyler yapıp bana gösterdi, Kenma'yla metroda olan fotoğrafımızdı.

"Karıştırıyorsunuz." dedim ve olası bir durum için Kenma'nın adını buldum rehberimde. "Hayır hayır, sen osun. Cidden seni çok seviyorum, tanışmak çok güzel." dedi. Derin bir nefes verip, telefonu kapattım. "Ah, anlıyorum. Özür dilerim, takıntılı fanlardan sandım."

Kız ve arkadaşları gerilip, "Ne özürü, asıl ben özür dilerim seni germişim." dedi. O an telefonumu çıkartıp aklıma gelen şeyle konuştum, "İsterseniz fotoğraf çekilebiliriz, Kenma'ya atabilirim." dedim. Telefonumu uzattım, benimle konuşan pembe saçlı kız telefonu aldı ve arkasınu döndü. Hepimiz fotoğraf çekildikten sonra, "Benim telefonumdan da çekilebilir miyiz, anı olarak kalsın." diye sordu.

Şirinliğine, kafa salladım. Yol boyu benimle konuşmalarından sonra durak geldiğinde, "Burada iniyorum, herhangi bir probleminiz olursa bana Instagram'da ulaşmayı deneyin." dedim. Otobüsten indikten sonra, siteye doğru ilerledim. Güvenliğe selam verip, gülümsedim. Yaşıttık zaten ve şirin bir adamdı.

Kartla kapıyı açtıktan sonra Kenma'ya seslendim. Ses gelmeyince koltukta uyuyan bedeni gördüm, odama ilerleyip pike aldım. Üstüne sererken, eliyle tuttuğu göğsündeki telefonu gördüm. Kızlarla olan fotoğrafım vardı, gülümseyip masaya bıraktım telefonu. O sırada belimden tutup, beni çekti.

"Salak mısın, düşeceğiz." dedim. Beni kendine çevirip, "Düşersen, tutarım. Çok mu zor?" dedi ve gülümsedi. Sonrasında da kaşlarını çatıp, "O kızlar kimdi?" dedi. "Senin fanların." Sözlerimden sonra kalkıp, mutfağa doğru ilerledim.

"Seni sevmiş olmamılar." dedi. Su koyarken cevap verdim. "Herkes..." dedim ve suyu içtim, tezgaha bıraktıktan sonra ne diyeceğimi unuttum ve ofladım. "Herkes?" diye sordu. O an tekrar aklıma geldi.

"Herkes twitterdaki homofobik fanların gibi değil, ben de korktum ama bir şey olmadı." dedim. Koltukta yatar pozisyondan, oturur pozisyona geçti. Yanına oturdum. "Patronuma ilk kez kafa tuttum, çok güzel hissettirdi." dedim. "Su ısıtır mısın? Sallama çay içeriz, gününü anlatırsın." Mırıldandım ve tekrar kalktım.

Isıtıcıya su koydum, iki dakikada ısındıktan sonra kupalara koydum. Sarı kupayı ona uzayıp, turuncu kupayı kendime aldım. "İşte patronum geldi." dedim, direkt gözlerime bakıyordu. "Erkek takım elbisesi tasarlamamı istedi, ama benim alanım kadın elbisesi. Öyle şeylerden anlamıyordum, sıra dışı bir şey çıkarmam imkansız." dedim.

"Beni dinliyor musun?" sorduğum soruya cevap vermeden bakmaya devam ediyordu. Elimi salladım. "Pardon gözlerinde kayboldum, tekrar anlatır mısın?" Kafa sallayıp tekrar anlattım.

"Patronunu paramla döverim, adam olsun." demesinden sonra içtiğim çay boğazıma kaçtı. "Yukarı bak, yukarı. Şaka yapıyordum, sakin ol. SAKİN OLSANA LAN! SHOYOU! GÜZELİM ÖLME." Bir yandan öksürürken, bir yandan gülme krizine giriyordum.

Homemates (Kenhina)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin