İŞ KAPISI

420 21 1
                                    

Sabah uyandığımda saat sekiz buçuk civarıydı. Kahvaltı yapıp PDnim oppanın yanına gidecektim. Yukarı çıkıp dolaba yönelmişken kapı çaldı. Aşağı inerken hala kapı çalıyordu. Kim bu münasebetsiz sabah sabah. Kapıyı açınca bir anda kendimi içerde buldum. Ne olduğunu bile anlayamadım. Kim diye bakarken karşımdaki ikili beni içeri geri itmişti de neden?

Changbin ve Hyunjin maske ve şapkalarını çıkarınca kaşlarımı çattım.

Min Chai : Sabah sabah noluyoruz acaba. Hem senin burda ne işin var?
Hyunjin: Üzgünüm özür dilemeye geldim. Zaten Chang...
Min Chai : Ona sadece ben Chang diyebilirim bunda anlaşalım. Şimdi devam et ya da çıkar mısın evimden?
Hyunjin: Tamam sakin ol gerçekten üzgünüm ve özür dilerim. Biraz aptallık ettim. Senın kırılacağını düşünmemiştim. Küs kalmayalım lütfen affet beni.

Tamam bunu beklemiyordum küçükken bile doğru düzgün özür dilemezdi çünkü bu.

Min Chai : Sen misin bu senin içine ne kaçtı Hyunjin e ne yaptın sen. Tabi yabunları söylemesini sen istedin demi. Çünkü bu özür kelimesini bile içine kaçırarak söylerdi.
Changbin : Yeter sizi barıştırayım dedim fena mı? Evet ben söyle dedim sadece o kadar. Zaten kendi gelmek ve özür dilemek istedi. Sende söyledin zaten bu özür dilemeyi beceremiyor. Ben sadece yardım ettim.
Min Chai : Senin söylediklerini söyleyeceğine karşımda özür dilemeye çalışarak kem küm edip kekelese ben sizinle tartışmak yerine şu an kahkaha atıyorduk.
Changbin : Özür dilerim. Haklısın karışmamalıydım.
Min Chai : Tamam özür dilemenize gerek yok. Ama benim işlerim var siz gidin artık.
Hyunjin: Affettin mi beni?
Min Chai : Hıhı affettim gidin artık.
Changbin : Sen bizi kovuyor musun? Hem ne işi bu daha ilk günden?
Min Chai: İlk gün değil iki. Var bir şeyler işte.

Kapı çaldı dönüp kapıyı açtım ve karşımda Minho biraz endişeli gibi.
Min Chai : İyi misin, noldu sana böyle?
Minho: Senin için endişelendim. Neyse ki iyisin. İçeri almayacak mısın?
Geri çekildim o da içeri geçti. Diğerleride açık olan ilk katta mutfaktaki bar sandalyelerine oturmuşlardı. Minho da onların yanına oturunca ben tezgah önüne geçtim.
Min Chai : Anlaşılan hiçbiriniz kahvaltı yapmamış. Bekleyin hazırlıyorum çay mı, kahve mi, meyve suyu mu? Kahve?
Hepsi kafasıyla onayladı. Biraz Türk işi yapalım. Fena mı olur alışsınlar. Türk yemeklerini severim ve daha çok yaparım. Kore yemeklerine göre. Mecbur 10 sene boyunca alıştım. Ve insan kopamıyor.

Neyse kahvaltı faslı ilk başta mırın kırın etmelerle geçsede sonradan tabaklarını silip süpürdüler. Onlara bana geldiklerinde çoğunlukla Türk yemekleri yapacağımı ve alışmaları gerektiğini söyledim. Zamanla alışabileceklerini söylediler. Changbin ne Hyunjin i geçirdikten sonra Minho yla konuşmaya başladık.

Minho: Bay PDnim seni aramış ve ulaşamamış beni aradı seni merak etmiş kontrol etmemi istedi.
Min Chai : Sende aceleyle beni kontrol etmeye geldin herhalde. Çünkü hala dünkünleri giyiyorsun.
Minho: Sen farklı mısın sanki sende aynısın. Sende mi yorgun olunca üşendin ve öyle attın yatağa kendini?
Min Chai : Malesef ben yukarı bile çıkmaya üşendim koltukta yattım. Tam yukarı çıktım üstümü değiştiricem zil çaldı. İndim kapıyı açtım üyeler sonra da sen geldin zaten.
Minho: Tamam o zaman çık hazırlan bende gideyim hazurlanayım sonra gelir seni alırım ve şirkete geçeriz olur?
Min Chai : Olur ama bu sefer takım elbise giyme sen resmi giyinince ben yanında çok garip görünüyorum.
Minho: Demiyorsun ki fazla yakışıklı oluyorsun ve ben senin yanında sönük kalıyorum bana ayak uydur.
Min Chai : Yuh! Ben bile bu kadar yazamazdım. Senaristlik yapmayı düşünmez miydiniz? Hem ben güzelim bir kere ama rahatıma düşkünüm. Öyle sürekli abiye elbise giyemem.
Minho: Güzelsin benim ona lafım yok ama benim yakışıklılığımı senin güzelliğin kaldıramaz güzelim ben sadece onu diyorum yani. Sen çok güzelsin zaten.
Min Chai: Ben şimdi anlamadım beni övdün mü gömdün mü?  Ama ben bunu iltifat olarak alıyorum ve teşekkür ediyorum. Ha bu arada bana laf yetiştireceğine git hazırlan!
Dedim ve üst kata çıkmaya başladım. Zaten sonra kapı sesi geldi. Yüksek bel bir eşofman ve crop giyip nolur olmaz diye salaş bir ceket aldım spor ayakkabılarımıda alıp çıktım. Telefonum kaldı dönüp aldım. Hala Minho yok. Beş dakika kadar bekledim gelmeyince aradım.
MinMin aranıyor
Hemen açtı
Min Chai "nerdesin sen seni bekliyorum hala yoksun"
Minho"hiç sorma zekinin biri benim arabanın önüne park etmiş o ileri zekaya bağırıyorum gelip yolumdan çeksin diye. Gelmezse ben düz kontak yapıp çekeceğim."
Min Chai "geleyim mi yardımım dokunmaz ama"
Minho"gel de beraber bakalım şu adama yoksa ben kanser olucam."
Min Chai "tamam hemen geliyorum ben gelesiye kadar sakin kal"
Dedim ve yürümeye başlamışken telefonu kapadım. On dakika yürüyüşten sonra geldim ve Minho bir adama bağırıyor.

Minho: Be amca madem yeni ehliyet aldın park edemedin yardım istesene!
Şakaklarını ovup nefesini verdi beni gördü. Yanına gittim kolu sıvazladım.
X: Kızım bu terbiyesiz oğlan senin neyin aman diyim iş ciddileşmeden bundan ayrıl. Bu hem terbiyesiz hem saygısız hem de benim torunum doktor ve üstelik yakışıklı da ben seni onunla tanıştırayım ne dersin güzel kızım bırak sen bu oğlanı!

Neee ne diyor bu amca be hemen evlendirecek herhalde.

Min Chai : Bak amcacım sen bizi yanlış anladın. O benim sadece arkadaşım. Ve amcacım ben daha evlenmeyi düşünmüyorum. Hem sen torununa benden daha güzel kızlar bulabilirsin.

Sinirimi bozmaya başladı. Türkiye de teyzeler burada amcalar. Beni bi rahat bırakın artık ya yeter. Minho yu kolundan çekiştirip arabaya bindirdim. Yoksa onun gülmemeye çalışırken binecek hali yok. Sanki çok komik. Biraz sonra bir tezye gelsinde bak o zaman ben ne yapıyorum sana.

Şirkete gelince onu beklemeden indim çünkü hala çok kızgınım yolda bir de benimle dalga geçti. PDnim oppanın odasına geldim kapıyı çaldım. Girdim. Hemen sonra Minho da geldi. Oppa bize kahve söyledi. Gelince ciddi bir şekilde duruşa geçti. Anlaşılan konuşması önemli ve uzun bir mesele.

PD: Bak Min Chai. Seninle bir aydır konuşuyoruz ve ben seni çok iyi tanıyorum. Sen babanın bana emanetisin aslında. Sen benimle iletişime geçince bende seni araştırdım. O güne kadar neler yaptın nasıl yaşadın. Bunları biliyorum ama bunun için bana kızma. Arkadaşımın bana olan emanetine en iyi şekilde sahip çıkmak istediğim için bunu yaptım. Beni bölme bitireyim o zaman sorarsın. Ailenin evini yenilettim ama banyo daha yapılamamıştı sana söylemeyi unuttum. Ev zaten konum olarak iyi bi yerde. Minho da iyidir o da sana yakın kalıyor zaten. Ailenen mezarlarını zaten biliyorum. Şimdi yapmam gereken iki şey kaldı. Birincisi sana yakın olmak ve ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilmen için sana iş teklif ediyorum. Çünkü benim sana kızım gibi bakmama izin vermezsin. Kendi ayakların üzerinde durmak isteyeceksin. O yüzden sana teklifim şu zaten bu işte iyi olduğun için sana menejer yardımcılığı teklif ediyorum. Beni yanlış anlama yardımcı dediysemde benim asistanım olarak özellikle BTS le ilgilenmeni istiyorum. Ve ikinciside bu mektup sana ailenden kalma ne yazıyor bilmiyorum. Ama zamanı gelince sana vermemi istediler ve bence zamanı geldi. Al bunu. Şimdi eve git söylediklerimi düşün ve bana dönüş yap olur mu?

Sadece hafa sallayıp mektuba uzanabildim. Bazı şeyleri tahmin etmiştim ama vu kadarını beklemiyordum. Ağır adımlarla kapıdan çıktım. Resmen dünyayla bağım koptu. Minho bir şeyler söylüyor ama anlamıyorum. En son suratıma bir bardak soğuk su yiyince kendime geldim.

Min Chai : Sen iyi misin Minho ya. Napıyorsun?
Diye bir anda bağırdım oda bunu beklemiyordu anlaşılan.
Minho: Üzgünüm yoksa başka şekilde kendine gelmeyecektin. Hem asıl sen iyi misin? Sanki bir anda transa girdin. 
Bütün herkes bize bakıyordu kapılardan kafalar uzatılmış bizi izliyorlardı. Sanırım biraz fazla bağırdım. Minho nun kolundan tutup kapıya götürdüm.

Min Chai : Sayemde bütün şirkete rezil olmuş olabiliriz. Tebrikler ben.
Minho: Sorun olmaz. Yarına unuturlar. Nasıl olsa çok yoğun mesayi saatleri geçiriyorlar. Hadi eve gidelim.

Kafa salladım. Eve gidip düşünmeliyim.

BANGCHAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin