Pazartesi günü sınıfa girdiğimde hemen sırama geçip oturdum. Tek istediğim şey bu dersin hızlı geçmesiydi. Fakat Poyraz hoca sınıfa girdiğinde dersin o kadar da hızlı geçmeyeceğini anladım. Çünkü elinde kağıtlarla gelmişti ve sözlü olacaktık. Oflayarak elime kalemi aldım ve önüme konulan testi çözmeye çalıştım. Teneffüs zili çaldığında boş bıraktığım 2 soru vardı ama o kadar da önemli değildi. Zaten sınava hazırlanmayacaktım. Kağıdı Poyraz hocaya verip sınıftan çıktığımda gözlerim Defne hocayı aramıştı ama çoktan öğretmenler odasına girdiğini fark ettiğimde resmen hayal kırıklığına uğradım. Oraya hayatta giremezdim. Poyraz hoca öğretmenler odasına girip kapıyı kapattığında umudum kalmamıştı. 2. teneffüsü bekleyecektim artık. Yapabileceğim bir şey yoktu. Hem ayrıca Defne hocaya ne diyecektim ki?
Arkamı dönmüş sınıfa doğru yürürken sesini duymamla beraber durdum. "Merisa!" Ona doğru döndüm ve güler yüzüyle karşılaştığımda bende tebessüm ettim. Bu kadın her gün nasıl bu kadar enerjik oluyordu?
Defne hocaya doğru yürüdüm ve bakışlarımı yere çevirerek konuştum. "Şey, konuşabilir miyiz?"
"Bende tam onu diyecektim." dediğinde içimdeki rahatlama hissine engel olamadım. Önceden de gittiğimiz koridorun sonundaki boş sınıfa girdiğimizde konuşmaya ben başlamıştım. "Annemi nereden tanıyorsunuz?" Gözlerine bir hüzün çöktüğünü fark ettiğimde kaşlarımı çattım. "Merak etme, anlatacağım." Öğretmenler masasına yaslandığında ben sınıfın ortasında duruyordum. Eliyle oturmamı işaret ettiğinde karşısındaki sıraya oturdum. "İlk önce bana neler olduğunu anlatmanı istiyorum." Başımı salladım. "Annem ve babam boşandıktan sonra beni babaannemin yanına yolladılar. Yazın başında buraya gelmiştim ve hala onda kalıyorum." Düşünceli bir şekilde bana baktığında bakışlarımı kaçırmamak için zor durdum.
"Onunla nasıl anlaşıyorsunuz?"
"Aslına bakarsanız benden nefret ediyor." Bir kaşı havaya kalkmıştı.
"Cuma günü okula neden gelmedin?" kendimi sorguya çekilmiş gibi hissediyordum ama ona doğruları söyleyecektim. "Hastanedeydim."
"Neden?" İntihar etmeye çalışmıştım desem tepkisi ne olurdu acaba?"Şey, hastaydım diyelim."
"Öyle diyelim madem." Ders zili çaldığında ofladım. Sorumun cevabını daha alamamıştım. Defne hoca gülümsedi. "Merak etme, bu konu daha bitmedi. Sorularına cevap vereceğim." Onunla vedalaşıp sınıfa gittim ancak aklım orada kalmıştı. Annemle olan bağlantısını deli gibi merak ediyordum.
Poyraz hoca sınıfa geldiğinde sözlü kağıtlarını herkese karışık bir şekilde dağıttı ve cevapları vermeye başladı.
Bana hemen önümde oturan Umut'un kağıdı gelmişti. Çocuk 95 almıştı. Sadece 1 yanlışı vardı ve yüksek ihtimalle dikkat hatası yapmıştı.Hoca kağıtları toplayıp puanları bir kenara not alarak dağıttı. Kağıdım önüme geldiğinde sadece göz devirdim.
65. Her neyse, önemli değildi.
Ders boyunca yanlış yapılan sorular hakkında konuşmuşlardı. Ben ise resmen hiçbir şey dinlememiştim. Tek düşündüğüm şey annem, Defne ve Duru hoca arasındaki bağdı. Zil çaldığında hemen sınıftan çıkmıştım. Öğretmenler odasının hemen önünde konuşan Defne hoca ve Duru hocayı gördüğümde adımlarım yavaşladı. Defne hocanın sırtı bana dönüktü ve Duru hoca dikkatle onu dinliyordu.
Duru hoca beni fark ettiğinde gülümsedi. Defne hoca da bana döndüğünde onların yanına varmıştım. "Artık bana açıklayacak mısınız?" Duru hoca fen öğretmenime baktı. "Senin anlatman daha iyi olur." dedikten sonra öğretmenler odasına girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ TOHUMLARI
Teen FictionHer acı kalbe bir tohum ekilmesiyle büyür. Bazılarını acıları besleyerek ağaç olana kadar kalbimizde taşırız. Bir noktadan sonra ağaç kökünden koparılır ama izi kalır. Merisa'nın zorbalığa uğramasını, yalnızlığını, ailevi sorunlarını okumaya var mıs...