O lanet evde sıradan bir gün geçiriyordum. Mesela temizlik yapmaktan canım çıkmıştı ve bu kadın durdurak bilmiyordu!
"Salonu süpürdün mü?"
"Evet, süpürdüm." Onaylamaz bakışlarla bana bakıyordu.
"İyi, odana geç. Zaten sinirliyim, seni gördükçe iyice sinirleniyorum." Hiçbir şey demeden odama gittim ve kapıyı kapattım.
Yatağa oturup dizlerimi kendime doğru çektim ve yastığın yanında duran peluş ayıcığımı aldım.
Gözlerim dolarken babaannemin hemen evden gitmesini diledim. Cumartesi günündeydik ve okul yoktu, maalesef. Okul olmadığı için üzüleceğim hiç aklıma gelmezdi ama bu evden okula giderek kurtulabiliyordum. Hem de okulda Umut ve Defne hoca vardı.
Dış kapının çarpılma sesini duyduğumda resmen mutluluktan ağlayacaktım. Sonunda!
Hemen ayağa kalkıp yatağın altına sakladığım kutuyu elime aldım ve kapağını açtım.
Annemin gönderdiği paraları daha harcamamıştım. Her an lazım olabilirdi.
Telefonu elime alıp hızlıca açma tuşuna bastım. O açılırken ayağa kalktım ve gerçekten gitmiş mi diye evi dolaştım. Gerçekten gitmişti!
Odama geri geldiğimde telefon açılmıştı. Hemen kişilere girip annemi aradım.
Aranıyor...
Aranıyor...
Ve sonunda!
Çalıyor...Telefon açılıpta annemin sesini duyduğumda gözlerim dolu doluydu.
"Kızım, nasılsın?"
"İyiyim annecim, sen?" Telefonun öteki ucundan gülümsediğini hissettim.
"Bende iyiyim." Birkaç saniyelik sessizlikten sonra konuştu.
"Defne hocanla iyi anlaşıyor musunuz?" Buruk bir tebessüm kondu dudaklarıma.
"Evet anne, çok iyi anlaşıyoruz. Hatta bana her şeyi anlattı."
"Yaa... Anlattı demek."
"Neden söylemedin anne? Defne hocaya o gün anlatsaydın bir şeyler daha farklı olabilirdi." Hangi günden bahsettiğimi hemen anlamıştı. Hüzünlü sesini duydum. "Olmazdı kızım. Hiçbir şey farklı olmazdı. Baban peşimizi bırakmazdı. Şimdi bile beni rahat bırakmıyor."
Beni rahat bırakmıyor...
Babam hala annemin peşinde miydi?Yanlış bir şey söylemiş gibi sesi endişeli çıkmaya başladı. "Yani..." Lafını yarıda kestim.
"Anne, babam hala senin peşinde mi?"
"Yok kızım, arada arıyor sadece." Yalan söylüyordu. Bunu sesinden anlamıştım.
"Bana yalan söyleme anne." Pes eder gibi konuştu. "Pekala, hala beni arıyor. Onun yüzünden hala işe giremedim." Allah belanı versin, baba.
"Anne, gelip beni alsan. Başka bir şehire taşınsak ve orada bir iş bulsan? Hem bende çalışırım, olmaz mı?"
"O kadın sana kötü davranıyor, değil mi?" Tabii ki bunu anlamıştı. O benim annemdi.
"Evet anne. Bu evde mutsuzum ama okul iyi gidiyor. Biliyor musun? Umut diye bir çocukla tanıştım."
"Ne güzel işte kızım. En azından okulda mutlusun ve merak etme, bir iş bulayım seni yanıma alacağım. Başka bir şehire gideceğiz. Yüksek ihtimalle yaz ayına o evden kurtulmuş olursun." Derin bir nefes aldım. "Peki anne."
"Şimdi kapatmam gerekiyor, söylemek istediğin bir şey var mı?"
"Hayır anne. Kendine iyi bak."
"Sende kızım. "
Ve telefon kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ TOHUMLARI
Teen FictionHer acı kalbe bir tohum ekilmesiyle büyür. Bazılarını acıları besleyerek ağaç olana kadar kalbimizde taşırız. Bir noktadan sonra ağaç kökünden koparılır ama izi kalır. Merisa'nın zorbalığa uğramasını, yalnızlığını, ailevi sorunlarını okumaya var mıs...