Bölüm 3

10 2 2
                                    

Eğer gördüğüm önsezi gerçekleşecekse yanıma bilgisayardan fazlasını almalıydım. Bir sırt çantasına birkaç parça kıyafet ve atıştırmalık koydum. Üzerimdeki elbiseyi çıkartarak siyah tayt ve siyah tişört giyerek üstüme siyah ceketimi geçirdim. Beni bu gece kamufle edeceğini düşündüğüm için siyah giyindim, umarım işe yarar.

Siyah bir şapkamı taktıktan ve botlarımı giydikten sonra sırt çantamı ve bilgisayar çantasını omzuma alarak yavaşça odamın kapısını açtım. Koridorlarda kamera vardı ancak telefonuma yüklediğim programla kameraları 15 dakikalık boş koridor görüntüsü ile hackledim. Geçeceğim koridorların hepsi boş görünecekti ancak okuldan istediğimi alıp çıkmam için zamanım kısıtlıydı.

Bu büyük okulda ilk önce silah deposuna girmem ardından hemen çıkmam gerekliydi. Saatimden geri sayımı başlattım ve bodrum kata inmek için ses çıkarmadan hızlı adımlarla yürümeye başladım. Silah deposunun olduğu koridora geldiğimde duraksadım. Depoda koruyucular hazırlanıyorlardı, dışarıda bir saldırı olmadığı sürece depo çok fazla kullanılmazdı. Burada genellikle yüksek donanıma sahip özel yapım silahlar bulunurdu. Çok sık olmasa da ara ara dışarıdan bir saldırı olurdu, ancak önemsiz olduğu söylenirdi bize hep.

Koruyucular 5 dakika sonra depodan çıktılar, onlar koridoru boşaltır boşaltmaz bende depoya girdim. Deponun yanındaki bilgisayar odasına girerek bilgisayarlardan birine yöneldim. Kapıları kontrol eden programı açarak, deponun kapı kilidini kaldırdım. Odadan çıkarken gözüm başka bir bilgisayara takıldı. Saate baktığımda 6 dakikam kalmıştı, kendime 1 dakika vererek o bilgisayara yöneldim ve gözüme takılan 'UÇ' yazılı dosyayı açtım. Birkaç yazı dosyası, fotoğraflar ve videolar vardı. İlk olarak fotoğraflara tıkladım, gri vücutlu, kel, etrafı simsiyah içi kıpkırmızı gözlü, uzun sivri dişleri ve kulakları olan, kolları ve sırtları dikenli, uzun parmaklı yaratıkların fotoğrafları vardı. Burun uçları yoktu ve anlına doğru yarık şekilde devam ediyordu.

Her resimde başka biri çıkıyordu ama şekilleri aynıydı. Sanki eskiden insanlarmış ama sonra evrim geçirmiş gibiydiler. Tüylerim diken diken olmuştu fotoğrafları bırakıp videoları açtım. Videolar güvenlik kamerasının kaydındandı. Bizim koruyuculara saldırıyorlardı, kanatları olmamasına rağmen bir sıçrayışta uçarcasına çok fazla yükselebiliyorlardı. Bazıları koşmaya başladığı an nereye gittiklerini takip etmek zordu, çok hızlılardı. Zaman zaman bir köpek gibi iki ellerini de yere koyarak yürüyüp koşuyorlardı. Saldırıları genellikle ısırarak veya pençe ataraktı. Koruyucular silah ve kazıklarla saldırmaya çalışıyorlardı, zorlandıkları belliydi ama o yaratıklara nazaran daha az kaybımız vardı.

Klasörden çıkıp bilgisayardan birkaç adım uzaklaştım. Beynim durmuş gibiydi, karnım sıkışıyor içim buz gibi oluyordu. Odadan çıkıp depoya yöneldim, kendime birkaç silah alırken gördüğüm önseziyi düşündüm. Bize saldıran şey bunlardan biri olabilirdi emin değildim ama içimden bir ses onlar olduğunu söylüyordu. Aklımdan bunu çıkaramıyordum, 'uç' kelimesi beynimde yankılanıyor ve her defasında beni derinden korkutuyordu. Ellerim titreyerek bir kaç kutu açtım, buz kesen ellerimi zar zor açıp kapatıyordum.

Dalgınlıktan ne aldığımı bilmiyordum, elime baktığımda AK-47 aldığımı gördüm. Onun için kendime biraz cephanelik aldım ve videoda gördüğüm kazıkları aramaya başladım. Bulduklarım videodakilerin aynısıydı. Filmlerde izlediğim tahta kazıklardan değillerdi, bunlar gümüşten yapılmıştı ve üzerlerinde Lobelyanın simgesi vardı. Gümüş kazığı elime aldığımda hissettiğim metalin soğukluğu beynimi karıncalandırdı. Önsezi, orada hissettiğim soğuklukla aynı hissi yaşıyordum. Korkudan çömelip ağlamamak için zor duruyordum. Önseziyi kafamdan atmak için elimdeki kazıklara odaklanmaya çalıştım. İki tane alarak belime sıkıştırdım ve 'Gümüş Mermiler' yazan büyük bir kutu gördüm.

LobelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin