Sırılsıklam

157 6 17
                                    

Tılsım Bike nin öldürülmesinin ve dağ boyunun sürgün edilmesinin üzerinden 3 Bahar geçmişti. Dağ obası türlü türlü zorluklar çekmiş, daha yeni yeni biraz toparlanıyordu. Bu 3 baharda sefaletin ve acının diplerini görmüşlerdi. Çolpan han obasını didinerek biraz toparlamışsa da, kendisi çok çökmüştü.

Zayıflamıştı, gözlerinin altı daima çukurdu, sürekli huysuz ve yorgundu. Halkı açlıktan ölmesin diye canını dişine takmisti. O güleç yüzlü , neşeli, güzel bikeden eser kalmamıştı. O sabah o zalim hânın kılıcı, yalnız babası ve bacisinin canını değil, bikenin güzel gülüşünü de almisti.

Güneş , yine ruhları solmuş insanlara neşe vermek istercesine pasparlak doğmuştu sürgündeki obanın üstüne.
3 bahardır her sabah olduğu gibi, istemeye istemeye açtı gözlerini Çolpan.

O sırada Tilbe girdi otağa.
- Han ım , uyanmışsiniz. Kahvaltınızı kurdurtayım mi hemen ?

- İstemem Tilbe. Üstümü değişip gelirim. Bugün yapılacak çok iş vardır .

Tilbe, sevkatle ve kızmasindan korkarak yaklaştı kadına.

- Han 'ım , kendinizi çok yorarsiniz. Doğru düzgün bir şey de yemezsiniz günlerdir. Ben derim ki bugün dinlenin, bir şeyler yemeye çalışın. İşler kaçmıyor ya, hem ne deseniz hallederim ben.

- İstemem Tilbe yemek falan. Yorgun da değilim ben hem. Obamın benim yatıp dinlenmeme değil, çalışıp didinmeme ihtiyacı vardır.

- Han'ım bizim sizin canınızın sağlığına ihtiyacımız vardır ilk önce. Zaten didinirsiniz, ne olur biraz dinlenseniz de güç toplasanız.

- Çık Tilbe, uzatma. Ne yapıp edeceğimi sana soracak halim yok herhalde.
Kadının sinirlendiğini görünce ustelemedi Tilbe. Hemen çıktı otaktan.

Çolpan, üstünü başını değişip çıktı. Bütün gün obanın işleriyle uğraştı. Zaten onun bu üstün çabaları sayesinde toparlamisti halkı kendisini. Tabii bir de Saltugun yardımları vardı , göz ardı edilemezdi.

Saltuk , o kara günün ardından 1 dolunay geçmişti ki dayanamayıp Çolpani görmeye gelmişti. Sevdiği kadının haklı öfkesi onu bir süre yakıp kavurmustu , ki gözündeki hiç silinmeyecek olan yara da bunun anisiydi . Saltuk için çok değerliydi o yara. Hem sevdiginin bir iziydi, bakınca hep onu hatirlardi; hem de hak ettiği cezaydı bu yara onun için. O gün ki tepkisizligi , Çolpani bir dolunay o halde bırakıp görmeye gelmemesi ona göre affedilir şey değildi. Ama sevdiği kadın da ona bu cezayı yeterli görmemişti elbette. Asla ona karşı eskisi gibi olmamıştı. Aralarında hep bir mesafe bırakmışti. Bu Saltugun canını çok yakıyordu. Karşısında genelde Çolpani değil de Çolpan Han ı buluyordu. Bir gün belki tamamen düzelir diye uğraşıp duruyordu.

Yine bir bitik gondermisti Çolpana, her 3 dolunayda bir olduğu gibi, planlarını ve ne yapacaklarını konuşmak için .

Bu plan Saltuğun umrunda bile degildi. Çünkü herhangi bir sonuca varmayacagi belliydi. Çolpan dan daha zeki bir hamle bekliyordu , ama Çolpan hırstan zekasını kullanamiyordu. Saltuk sadece masum dağlılara ve Çolpana elinden geldiğince yardım etmek için ugrasiyordu. Gizli ticaret yolları ayarlamak , dağa para kazandırmaya çalışmak gibi. Bir de sevdiği kadını görmek di tabiki umrunda olan. Aslında 3 dolunay ona cook uzun bir süre olarak gelse de, Çolpana bir şey diyemiyordu. Çünkü onun derdi Saltuğu görmek değildi.
İşte bugün yine onu, ormandaki buluşma yerlerine cagirmisti.

Çolpan , bitiği okuduktan sonra, katlayıp cebine attı. Hem Saltuğu görmek için can atiyordu , hem de ne kadar uğraşsa da içindeki bir tutam kırgınlık hala geçmiyordu.

Salpan 🫀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin