{2 ay sonra}
Çolpan Han artan mide bulantılarıyla uğraşırken, bir yandan da yorucu günlük işlerine devam ediyordu.Saltuk'un savaşta olduğu dönemler bulundukları kıtlıktan eser kalmamış, durumları son derece düzeltmişti Çolpan Han.Fazla ayaküstü olduğundan mıydı bilinmez ama, karnı da hâlâ göze batacak kadar büyümemişti. Yine de iyi beslenmeye çalışıyordu artık. Gebe kalmadan önce hiç dikkat etmez, önemsemezdi yediğini içtiğini. Ama şimdi bedeninde bir can taşıyordu. Kendi canından kat kat önemli bir can.
Yüreğinde hissettiği garip his annelik hissi miydi, bilmiyordu ama, çok farklı olduğu kesindi. Kendini tek başınayken bile yalnız hissetmiyordu. Tılsım'ın yitip gittigi o kara günden beri ilk kez, yavrusunun varlığını içinde hissedince dinmişti bu derin yalnızlık. Tabii, Saltuk'la beraberkende diniyordu ama, o gidince yine bir boşlukla kalakaliyordu yıllardır. Şimdi onu hiç terketmeyen bir canlı vardı.
Fazla hassaslaşmıştı. Günde sayamadigi kez gözleri doluyor, birkaç kez mutlaka ağlıyordu istemese de. Gördüğü ufak olaylar bile yüreğine çok etki ediyordu. Önceden o kadar dayanıklı biriyken, şimdi böyle kolay incinmek hoşuna gitmiyordu. Her gebe bu kadar hassaslaşıyor muydu ki ?
Beyge'de sürekli yanında bitiyor, bacaklarına sarılıyordu hanının. Bir gün meydanda tüm çocuklar toplanmış oynarken , oradan geçen Çolpan'ın bacaklarına dolandı küçük kız.Diğer çocukların onun bu cesaretine karşı şaşkın ve imrenen bakışlarını görünce, üzüldü Çolpan. Hiçbiri kendini Beyge'den eksik görmemeliydi.
Kollarını kocaman açıp hepsini çağırdı yanına.Çocuklar önce tereddüt ettiler ama, sonra koşup sarıldılar hepsi kadına.Çolpan aralarında kaybolmuş, sırayla hepsini öpüp başını okşarken, obaya nasıl bir seyir zevki sunduklarının farkında bile değillerdi.
Birbirlerine zaten derin bir bağ ile bağliydi tüm dağlılar. Hanları ve obanın çocuklarını böyle görünce, yürekleri ısındı hepsinin. Çolpan Hanlarını zaten pek seviyorlardı ama, şimdi kat kat artmisti gözlerinde değeri. İyi ki böyle bir Han vardı başlarında....
- Aydi bakalım , Dağımın çiçekleri ; imdi Hanınız'ı bırakın da işleriyle ilgilensin, siz de oyununuza devam edin olur mu ?
Beyge kirginca bakıyordu ayağa kalkan kadına. Diğer çocukları da mı seviyordu yani, ona özel değil miydi bu sevgi ?
Çolpan, küçük kızın yüz ifadesinden anladı hemen ne düşündüğünü. Eğilip fısıldadı kulağına.
- Bu gece obada olmayacağım ,ama yarın akşam otağıma gel, olur mu küçüğüm?Tekrar parladı çocuğun gözleri.
- Saçımı da öreceksin değil mi ?- Uslu durursan neden olmasın?
~~~~
Obadan çıktıktan sonra, vakit kaybetmeden Dağbanları hazır etti Çolpan. Obanın güvenlik önlemlerini de tam takım almayı eş geçmedi. Bu konuda epey dikkatliydi, o yokken aklı obasında kalıyordu.
Sürgün obasına en yakın olan, Gök ordanin çıkışına yakın bir obaya mallarını satmak için gidiyordu. Aslında kendinin gitmesine pek gerek yoktu ama, oba Beg'i, babasının eski arkadaşı Boran Beg, ille Çolpan'ın da gelmesini istemişti yolladığı bitikte.
Arkadaşına, obasına ve ailesine yapılan haksızlığa karşı gelemediği için pişmanlık duyuyordu yıllardır Boran Beg. Bu sebeple Dağ'a büyük yardımları dokunmuştu, kendini tehlikeye atmak pahasına. Şimdi de Çolpan'in vaziyetini merak ediyor, otağında ağırlamak istiyordu.
İçinde garip bir his vardı bugün. Bir şey olacak olacaktı, hissediyordu. Ama kötü bir his değildi bu. Öyle olsa ayrılmazdı zaten obanın başından.