{2 ay sonra }
En son görüşmelerinin ardından, yine derin bir özlemin içine düşmüştü Çolpan Han. O zaman da Beyge yüzünden yeterince hasret giderememiştiler. Gebeliğin 4.ayina yeni girmiş, ama karnı hafifçe çıkmıştı.Yine de eskisine göre daha iyi beslenmeye, dinlenmeye dikkat etse bile, sanki yetmiyor, yeteri kadar gelişmiyordu yavrusu. Bu durum canını fazlasıyla sıkmakla beraber, bir bakıma kolaylık da sağlıyordu. Bebek hızlı büyürse oba halkı anlardı durumu. Ve bu Çolpan'ın hiç hoşuna gitmezdi.
Akşam olmak üzereyken, otagina girdi. Yorgunluktan şişmişti bacakları. Biraz sonra da Tilbe içeri girip, sofrasını kurdu hızla. İşini bitirip çıkarken, Çolpan durdurdu onu
- Gel Tilbe. Sen de otur.- Gerek yok Han'ım. Ben kendi otağımda yerim.
- Gel dedim Tilbe. İstemez misin benimle yemek.
- Yok Han'ım olur mu öyle şey. Size rahatsızlık vermeyeyim diye dedim sadece.
Karşısına geçip oturdu Çolpan'ın.- Sen bana hiçbir zaman rahatsızlık vermedin, candaşım. Her daim yanımda olan bir sen varsın.
- Benim senden başka kimim var ki Han'ım. Ömrüm, senin ömrüne feda olsun.
- Böyle şeyler deme Tilbe.
Benim ailemden birtek sen kaldın...Bu söz gözlerini doldurdu Tilbe'nin. Çolpan'ın onu sevdiğini biliyordu, ama kendi ailesinden sayması çok hoşuna gitmişti. Çolpan kadını başıyla yanına çağırıp, sarıldı.
Ayrılınca Tilbe elini kadının hafif şişik karnına koyup okşadı.
- Bilsen ne kadar sevinirim senin için Han'ım. Ana olursun. Yüzünün güldüğünü görünce yüreğim hafifler.- Sen de teyze olursun. Hazır mısın bu göreve?
-Hiç şüphen olmasın.
- Yoktur zaten.
Tilbe kadının yanından ayrılıp tekrar karşısına geçti. Yemeklerini yedikten sonra küneler sofrayı topladı. Tilbe yatağını açtıktan sonra son kez bir isteği var mı diye sordu kadına.
- Var mıdır başka bir isteğin Han'ım?- Yok Tilbe. Ama şeyi soracaktım. Geçen gün yolladığım bitiğin cevabı hâlâ mi gelmedi ?
Kadının alacağı cevabı bildiği yüz ifadesinden belliydi. Canı sıkkın, gözleri yine kirginlikla dolmuştu.
- Yok Han'ım. Gelseydi söylerdim zaten.- İyi. Gidebilirsin o vakit. İyi geceler.
2 aydır gelmediği gibi, gönderdiği bitiklere de cevap vermekte hiç acele etmiyordu Saltuk. Hem özlem dolu, hem öfke doluydu Çolpan ona karşı. Bunca vakit hiç mi bir fırsatını bulup da gelememisti ? Bir daha bitik falan yollamayacaktı, ne zaman geleceğini de sormayacakti adama.
- Öyle olsun Gök iti.~~~~~~
Tilbe Saltuk'un en ufak ihmalinin Han'ının canını nasıl sıktığını görüyordu. Belli etmek istemese de, kalbi kırılıyordu gebe kadının. İyiden iyiye gıcık olmaya başlamıştı Tilbe Saltuk'a...
Ama az sonra bir Dağban yanına sokulmuş, kapıda yüzü örtülü bir adamın onu çağırdığıni söyleyince gülümsedi.
- Gel bakalım Saltuk Beg.~~~~~~~~
Saçlarinda gezen elleri hissedince, yavaşça araladı gözlerini Çolpan Han. Saltuk yanına uzanmış, gülümseyerek bakiyordu kadına. Karşısında onun yüzünü görünce gülümsedi. Ama birkaç saniye sonra gelen farkındalıkla, kaslarını çatıp doğruldu hemen.
- Ne oldu? Niye geldin ?
- Ne demek niye geldin Dağ Han'ı. Sevdiğimi görmeye geldim neden gelincem. Tabi bebemi de.