Ufak(!) bir Kıskançlık Meselesi

59 4 32
                                    

(Flashback)

Tılsım'ın evliliğinin 3.baharı bitmiş, kardeşinin yokluğuna alışmıştı Çolpan Bike. Anasından ayrılan bala gibi bir süreç yaşamıştı ve ablasına belli etmemeye çalışsa da uzun sürmüştü epey.

Yine hasretine dayanamayıp, gelmişti Gök Saraya. Gerçi bu sarayda özlediği tek kişi Tılsım değildi...
Yüreğinin merhemleri bu nefret ettiği sarayın duvarları ardında kalmıştı.

Tılsım koşar adım kandaşını kucaklamaya giderken, uzaktan hevesle izleyen sevdiğine kaydı bakışları. Öfkeyle ona bakıp kafasını çevirdi Çolpan.

Tam 1 bahardır küsmüştü Saltuk'a. Adam ne kadar çabalarsa çabalasın yüzüne bakmamıştı. Kendisine de epey zordu bu ama, inadı üstün geliyordu sevdasına.

- Hoşgeldinn.
Güzel kandasim benim...

Sıkı sıkı sarılmış, sanki doyamiyordu Çolpan'a Tılsım. O bu kadar tepki verdiğinde Gök Saray da yüreğini bunaltan şeyler yaşandığını anlardı Çolpan. Ve inanılmaz sinirlendirirdi bu Çolpan'ı.

- Yine dayanamadım hasretine ablam. Babamdan epey sıkıldım, sen yokken güneş yok sanki Han otağında.

- Deme öyle kandaşım, üzülürüm.
Gel bak, Batuga daha yeni dile gelmeye başladı.
Yeğeninin ilk kelimesi ne oldu tahmin et?

- Teyze mi !!?

- Öyle ya. Ne ana ne baba; ilk dediği şey teyze oldu. Amma ben sana derdim, bu çocuk seni benden fazla sever diye. Daha imdiden pek sevdalı bakar sana. İlk aşkı sen olacaksın belli.

- Tey-ze!!
Saltuk, az önce uğradığı bakış üzerine bir koşu gidip Batuga'yı getirmişti. Zalim bikesinin bir türlü kırılmıyordu inadı, yine peşinde maymun edecekti belli ki. Bari bu sefer bu maymunlukların karşılığını alabilseydi bu defa. O kadar özlemişti ki onu...

Küçük çocuk paytak paytak teyzesine koşmaya çalışıyordu. Bu görüntüye yüreğini verirdi Çolpan.
Kollarını açıp heyecanla seslendi çocuğa.
- Yavru kurdum pek özlemiş teyzesini.

Çocuğu kucağına alıp sımsıkı sardı. Doya doya öpüp kokladı. İnsan küçük bebeklere daha çok özlem duyuyordu. Ağzını yüzünü sevmeyi, mincirmayi ozlemisti yeğeninin.

-Tey-ze. D-duy.
Çocuğu etrafında döndürüp kahkahaya boğarken, etrafa (özellikle de Saltuk'a) nasıl güzel bir görüntü verdiklerinin farkında bile değildi Çolpan. Bu ruhsuz saraya can vermişti bir an da kahkahaları. Böyle anlarda hep Çolpan'ı kendi balalarıyla hayal ederdi Saltuk. Görürler miydi ki o günleri?

Çolpan hep böyle kindar olup bir sorun da bir bahar küs kalacaksa zordu işleri.

- Çolpan dur artık, dedi Tılsım gülmeyi kesip. Nefesi kesildi çocuğun.

- Bu anan da pek pimpiriklidir he yeğenim. Dedi Çolpan çocuğun kulağına.

-Ama yalnız kaldık mi oynayacağız doya doya. Sen anana değil bana çekmişsin, öyle kolay yorulmazsin.

- Duyarım yalnız..
Aydı çıkalım yukarı, bir şeyler yiyip dinlen sen. Yol yorgunusun.

Saraya yururlerken, Çolpan'la Saltuk'un bakismalari kaçmamıştı Tılsım'ın dikkatinden.
- Amma inatçısın he bacım.
Yazık değil mi bu adama.

- ...

- Ben demiş olayım, fazla naz aşık usandirir.

- Abla!!

- Tamam tamam, bir şey demedim.
Cadı seni, zaten aklı olsa başına sarmazdi senin gibi belayı.

- Kalbimi kırarsın ama.

Salpan 🫀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin