Akbel Ana yanlarında kalmayı çok istese de, gönlü el vermemişti. Taze ana baba olmuş bu ikilinin yanından ayrılıp başbaşa kalmalarına izin verdi. Çolpan'a Dağ'a gitmeden önce önceden kaldığı yere gidip urbalarini ve birkaç eşyasını alması gerektiğini söyleyip, torununu da öpüp kokladıktan sonra ikiliyi yalnız bırakıp gitti.
Çolpan 10 gündoğumu önce yaptığı doğumun yorgunluğunu hâlâ atamamıştı. Üstelik bebek sık sık açıktığı ve emzirmek zorunda olduğu için yarım saatte bir bölünüyordu uykusu. En son ki emzirmesinin üstüne tamamen yorgun düşüp bayılır gibi uyuyakalmıştı. Bir türlü alamıyordu uykusunu. Akbel Ana neyi nasıl yapmaları gerektiğini öğretmişti iyice,ki zaten Çolpan Batuga'nın bebekliginden hakimdi her şeye. O uyurken bebeğe Saltuk bakıyor, sevdiğinin yorgunluğuna kıyamıyordu.Zaten Birçeyi de hiç kucağından bırakmak gelmiyordu içinden.Akbel ana gitmeden önce her ne kadar "yapışık ikiz gibi koynuna yapıştırıp durma Saltuk, kucağa alışırsa yürüyene kadar ayakta diker bizi" diye tembihlese de, söz dinletememisti kendine. Kokusuna bağımlı olmuştu sanki...
Ömrünün en güzel gunlerini geçiriyordu.
Dün gece yanında Çolpan, ve aralarında bebeleri hep beraber uyurken, dünyadaki en mutlu adamının kendisi olduğuna emindi. Baba olmanın verdiği his tarif edilemezdi. Ömründe sevdadan başka tattığı en özel duygu, en büyük tutkuydu bu.Birçe yine acıkmaya başlamış, huysuzlanıyordu.Saltuk mecburiyetten yine yanaştı yanına. Ama vazgeçip oturdu yanına kucağında Birçe'le. Daha yeni uyumuştu Çolpan, tekrar uyandırmaya gerçekten kıyamıyordu Saltuk. Kadının gözleri uykusuzluktan torba torba olmuştu.
- Eh ne kızım, bir bırakmadın uyusun anan. Sen böyle sürekli sürekli mızmızlanacak mısın ?
Bebek Saltuk'un sesini duyunca, mızmızlanmayı kesip gözlerini açtı fal taşı gibi. Büyük insan gibi bakıyor,sanki dediklerini anlıyordu babasının.
- Bak ne güzel uyur, hiç mi acımazsın şu güzelliğe.
-..
- Ne bakarsın öyle dik dik ?
Kıskandın mı yoksa ?-...
Bebeğe yaklaşıp biraz daha kısık bir sesle konuştu.
- Anan duymasın ama sen daha güzelsin. Şu gözlere bak, gök gibi pırıl pırıl.-Öhöm öhöm!
-Çolpan'ım!
- Demek öyle Gök iti.
- ...
- Tamam tamam korkma.Kızıma dersin sonuçta başka bir hatuna değil. Başka bir hatuna desen zaten şimdi kurganını kaziyorduk. Ver Birçe'yi.
-Kizim bilir misin sen hiç anan gibi cadı durmazsın, sanki pek uslu olacaksın gibi. Değil mi kızım yazık çünkü bu babana. Anandan çeker senden de çekmesin.
- Ver hadi şansını zorlama albız.
Çolpan'a bebeği verip, yine yanlarındaki yerini aldı Saltuk. Bu anlarını izlemekten o kadar zevk alıyordu ki...
Balalarını emziren bir Çolpan..
Baharlar evvel ki sevdiğinin yüzüne bile hasret Saltuk 'a gidip bunları yasayacağını desen, sevinçten ağlardı herhalde.Çolpan da bu emzirme anlarını çok seviyordu, bebeğiyle arasındaki kuvvetli bebek emdikçe artiyordu sanki. Ana olmak hissi çok farklı, çok özeldi. Gördüğü rüyayı da aklından hâlâ çıkartamamış, ara ara ağlıyordu gizli gizli. Tılsım'ın verdiği çiçekleri öpüp koklamıştı defalarca, sonra da özenle bir kutuya koyup sandığa kaldırdı. Onu özledikçe açıp koklayacaktı. Tuhaftır ki çiçekler asla solmuyor, dimdik duruyordu.