1. Bölüm: Ayrılık

344 36 109
                                    

Bugün çok stresli bir gün olacaktı. Yıllardır birlikte olduğum sevgilim Changbin'den ayrılacaktım. Ayrılık konuşmasını kafamda toparlamaya çalışıyordum fakat bir türlü olmuyordu.

Her şeyimizi birlikte geçirmiştik. Şimdi de ben buna son verecektim.

Changbin'i hiç kendime karşı sevgili olarak görememiştim. Benim çocukluk arkadaşımdı ve bir an da sevgili olmuştuk. O, hep beni sevmişti ama ben onu hiç aşk anlamında sevememiştim. Ama yine de şans verip onunla birlikte olmaya karar vermiştim. Fakat fark ettim ki, ben onu bir sevgili olarak değil de aynı o eski çocukluk arkadaşım olarak görüyordum. İşte, bu yüzden de ayrılmaya karar vermiştim. Tabi, bu biraz zor olacaktı.

Bu ayrılık kararını bir nevi Jeongin sayesinde vermiştim. O her zaman bana "Sevmediğin biriyle daha ne kadar çıkmaya devam edeceksin? Hem böylesi de senin için daha da zorlaşıyor Felix. Artık bunu Changbin'e söylemelisin. Hem eminim o da anlayışla karşılayacaktır," derdi. İşte, şimdi Jeongin'i dinlemiş ve Changbin ile konuşmak için evimin yakınındaki parka çağırmıştım. Bu park bizim çocukluğumuzun parkıydı ve ben, çocukluğumuzu zehirliyormuş gibi hissediyordum.

Parka gelmiştim. Changbin'de bir bankta oturuyordu. Yanına doğru yürüdüm. Beni görünce ayağa kalkmış, gülümsemişti. Ben de ona gülümsemiştim. Nasıl yapacaktım bunu? Ah, gerçekten de çok zor.

"Hoş geldin sevgilim," dedikten sonra yanağımdan öptü.

"Hoş buldum," dedim ve banka oturduk. Nasıl açabilirdim ki bu konuyu?

"Seni çok özledim," dedi ve devam etti. "Halbuki daha dün birlikteydik ama hemen de özledim."

"Ben de seni." Artık konuya girmenin zamanı gelmişti. "Changbin, benim sana bir şey söylemem gerekiyor."

"Söyle."

"Ama nasıl söyleyeceğim, bilmiyorum."

"Söyle gitsin, sevgilim."

"Ben, şey-"

"Kötü bir-"

"Ben, ayrılmak istiyorum," dedim hızlıca. Daha fazla oyalamanın bir anlamı yoktu.

"Ne? Nasıl yani? Ciddi misin?"

"Evet, ciddiyim."

"Ama neden? Neden ayrılmak istiyorsun? Kötü bir şey mi yaptım? Yaptıysam özür dilerim Felix."

"Hayır, kötü bir şey yapmadın. Hem özür dilemene de gerek yok. Asıl özür dilemesi gereken benim."

"Neden öyle dedin? Hem neden ayrılmak istiyorsun?"

"B-ben, seni hiç sevgili olarak görmedim, hissedemedim. Benim için hep o çocukluğumdaki Changbin'din. En yakın dostumdun."

"O zaman neden benimle olmak istedin?"

"Sen bana teklif ettiğinde seni kırmak istemedim. Hem de bir şans vermek istedim. Belki bir umut oluruz diye ama olmadı işte," dedim ve devam ettim. "Ben, çok özür dilerim Changbin. Ne zamandır söylemek istiyordum. Ama bir türlü cesaretimi toplayamadım. Cümlelerimi toparlayamadım. Seni kırmak istemedim." Konuşmamı bitirdikten sonra Changbin hızlıca banktan kalkmış ve koşar adımlarla parktan uzaklaşmıştı.

"Changbin! Bekle!" Ne kadar bağırıp, peşinden gitmeye çalışsam da bir türlü yakalayamadım. Hemen uzaklaşmıştı.

Bunu yapmak bir hataydı. Onu çok kırmış ve üzmüştüm. Bir daha nasıl bakacaktım yüzüne? Bir daha nasıl konuşacaktım? Her şeyi berbat etmiştim.

Ben bunları düşünürken telefonumun çalmasıyla bu düşüncelerden koptum ve telefonu elime aldım. Arayan Jeongin'di.

"Felix, nasılsın? Hallettin mi?" Farkında olmadan bir an da ağlamaya başlamıştım. "Neden ağlıyorsun? Kötü mü geçti yok-"

"Onu çok üzdüm, çok kırdım. Benden nefret edecek."

"Senden neden nefret etsin?"

"Bankta oturuyorduk. Ben konuşmamı bitirdikten sonra hızlıca banktan kalktı ve gitti. Seslendim ama durmadı. Daha sonra peşinden gitmeye çalıştım ama yetişemedim."

"O anki şok ve üzüntü ile yapmıştır. Eminim senden nefret etmiyordur," dedi ve devam etti. "Hadi eve gel. Daha düzgün anlat her şeyi."

"Peki, geliyorum," dedikten sonra telefonu kapatmış ve cebime koyduktan sonra eve doğru yürümeye başlamıştım. Jeongin ile aynı evde kalıyordum. Ayrı bir eve çıkmak istemiş, daha fazla Jeongin'e yük olmak istememiştim. Fakat Jeongin asla yük olmadığını ve evde de tek kalmak istemediğini söylemişti. Ben de onunla kalmaya devam etmiştim.

Evin kapısının önüne gelmiş ve anahtarı kapının kilidine sokup, çevirdikten sonra açmıştım. Jeongin ise geldiğimi görünce ayağa kalkmış ve kapıyı iyice açmıştı.

"Hoş geldin."

"Açıkçası pek hoş gelmedim," dedikten sonra içeriye girmiş ve lavaboya doğru ellerimi yıkamaya gitmiştim. Ellerimi yıkadıktan sonra aynadaki görüntüme baktım. Sadece göz yaşlarıyla dolu yanaklarım vardı ve yenileri eklenmeye devam ediyordu. Daha da fazla bakmak istemediğim için çıkmıştım. Salona geldim ve kanepeye oturdum. Jeongin'de mutfaktan çıkmış ve elinde iki tane kupa ile gelmişti.

"Bitki çayı yaptım. Hem rahatlatır, hem de sakinleştirir, bir de sevdiğin için yaptım," dedikten sonra gülümsedi. Daha sonra da kupaları sehpaya koydu.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim," dedi ve devam etti. "Ağlama artık. Hem sen bunu yapmakla iyi yaptın. Her gün kendini yiyip bitiriyordun."

"Ama onu çok üzdüm, çok kırdım. Ne yapacağım şimdi? Bir daha onun suratına nasıl bakacağım Jeongin?"

"Neden bakamıyormuşsun? Ortada yaptığın yanlış bir şey yok. Sadece ayrılmak istediğini söyledin. Bu kadar."

"Ama Changbin hala beni seviyor."

"Sen, baştan anlatsana şunu," dedikten sonra anlatmaya başladım. Anlattıktan sonra da ağlamaya devam etmiştim. Jeongin ise bana sarılmıştı. Ben de ona sarılmıştım.

"O da anlayacak seni. Sadece biraz zaman vermelisin."

"Umarım dediğin gibi olur. Zaten yeterince üzdüm onu. Daha da fazla üzmek istemiyorum."

"Biraz kendine gel ya! Ağlama artık. Yoksa Chan hyung'u ararım."

"Çok güzel bir tehdit gerçekten," dedim ve göz devirdim. Jeongin ise sehpadaki telefonuna uzanıyordu ki elimle telefonu almasını engelledim. "Of! Tamam, tamam. Arama."

"Heh, işte böyle," dedi ve devam etti. "Şu çayı da iç. Soğuyacak." Kupayı elime aldım ve sonra içindeki çayı içmeye başladım. Bir süre daha birlikte oturup sohbet etmiş, hem de çaylarımızı içmiştik. Daha sonra da kupaları yıkadık ve bulaşık makinesine yerleştirdik.

"Jeongin, ben odaya gidiyorum. Üstümü değiştireceğim. Sonra da uyurum herhalde."

"Ben de uyurum. Maalesef ki, yarın okul var."

"Maalesef," dedim ve devam ettim. "İyi geceler, iyi uykular."

"Sana da," dedikten sonra gülümsedi ve odaya girdi. Ben de kendi odama girmiştim. Üstümü değiştirdikten sonra yatağa girmiştim. Bir türlü uykum gelmiyor, uyuyamıyordum. Aklımda hep Changbin vardı. Yarın nasıl olacaktı acaba? Yüzüne bakabilecek miydim? Benimle konuşacak mıydı?

Yatağımda yan dönmüş, penceremden gökyüzüne bakıyordum. "Özür dilerim. Lütfen, affet beni..."

İlk bölümün sonuna geldik! İlk defa Hyunlix yazıyorum. Bu yüzden heyecanlıyım biraz :) Umarım buraya kadar severek okumuşsunuzdur ve beğenmişsinizdir. Düşüncelerinizi lütfen yorumlarda benimle paylaşın.

O zaman bir sonraki bölümde görüşürüz. Kendinize iyi bakın ve dikkat edin, hoşçakalın <3

VENOM || HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin