Jeongin ile birlikte okuldan çıkmış, eve doğru yürüyorduk. Jeongin bir anda yürümeyi bırakınca ben de durmuştum.
"Ne oldu? Neden durdun?"
"Diyorum ki, acaba Chan hyung'un yanına mı gitsek? Ne zamandır gitmiyoruz. Hem sen de kafanı dağıtırsın biraz."
"Peki, gidelim. Hem özledim onu," dedikten sonra Chan hyung'un dükkanına doğru yürümeye başladık.
Yaklaşık 10 dakikadır yürüdükten sonra Chan hyung'un yanına gelmiştik. Jeongin, dükkanın kapısını tıklattıktan sonra kapı açılmıştı. Kapıyı açan Hyunjin'di.
"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk," dedi Jeongin. Daha sonra da içeriye girdik.
"Chan hyung nerede?" Diye sordum.
"Odasında, yeni iksir yapıyor," dedikten sonra merdivenlerden adım sesleri gelmişti.
"Kim geldi Hyunjin?" Diye sorduktan sonra Jeongin ve beni görmüş, önlüğünü çıkarıp bir kenara koyduktan sonra yanımıza gelmişti ve ikimize de sarılmıştı.
"Hoş geldiniz," dedikten sonra devam etti. "Buraya gelir miydiniz hiç?"
"Seni özledik. Bu yüzden de gelelim dedik," dedi Jeongin ve devam etti. "Hyunjin'i de özlemişim."
"Biz de sizi özledik," dedi Hyunjin.
"Hyunjin, sen de önlüğünü içeriye bırak, gel," dedi Chan hyung. Hyunjin'de içeriye gitmişti ve kısa bir süre sonra yanımıza gelmişti.
Chan hyung çocukluğundan beri değişik türde karışımlar yapmayı çok severdi ve çok ilgiliydi. Kendisini bu durumda geliştirmiş ve bunun okulunu okumuştu. Daha sonra da kendine bir dükkan açmış ve böyle devam etmişti. O kadar çok başarılıydı ki, yabancı ülkelere yaptığı karışımları veya iksirleri satıyordu. Büyük ve tanınmış yerlere satıyordu. Aynı zamanda çokça da talepleri artıyordu.
Hyunjin'de iksirlere ve değişik türde karışımlara ilgiliydi. Bu yüzden Chan hyung'un yanında çalışmak istemişti. Chan hyung ise kabul etmiş ve Hyunjin'i yanına almıştı. Hyunjin, okula kısa bir süre devam etmiş ve daha sonrasında da burada çalışmaya başlamıştı. Fakat, o da Chan hyung kadar başarılıydı.
Jeongin ve ben tezgahın dış kısmına, taburelere oturmuştuk. Hyunjin ve Chan hyung ise içerdeki kısmına oturmuşlardı.
"Neler yapıyorsunuz bakalım?" Diye sordu Chan hyung.
"Ne yapalım işte, evden okula, okuldan da eve," dedi Jeongin.
"Anladım," dedi Chan hyung ve devam etti. "Felix, sen nasılsın?"
"Felix?" Diye sordu bir daha Chan hyung. Daha sonra Jeongin koluyla beni dürtmüştü ve olduğum yerde sıçramıştım.
"Hey, iyi misin?" Diye sordu Hyunjin.
"İyiyim, daldım sadece."
"Bir sorun mu var Felix? Oturduğumuzdan beri konuşmadın," dedi Chan hyung.
"Bir sorun yok."
"Sen Felix'e bakma hyung. Changbin'den ayrıldı diye böyle."
"Jeongin, neden söylüyorsun?" Diye kızdım.
"Neden söylemesin ki?" Diye sordu ve devam etti. "Sen benim kardeşim gibisin Felix. Canını sıkan bir durum olduğunda söylemelisin."
"Geçti, gitti zaten. O yüzden bir sıkıntı yok."
"O yüzden mi bütün gün ağladın?"
"Jeongin! Sus artık."
"Hyunjin ya da Chan hyung. Felix'e bir şey verin de kendine gelsin. 2 gündür kendisini suçlayıp duruyor ve ağlıyor." Jeongin'i kesinlikle evde boğacaktım. Hatta şimdi de boğabilirdim. Acaba bir yerden susmasını sağlayacak bir iksir alıp içirsem susar mıydı?
"Önce her şeyi teker teker anlatması gerek," dedi Chan hyung ve devam etti. "Kaçışın yok. Anlatacaksın," dedikten sonra mecbur her şeyi anlatmaya başladım. Eğer anlatmazsam, eminim ki iksir ile anlattırırdı.
"Neden kendini suçluyorsun ki? Senin bir suçun yok. Sen, sadece normalde olması gereken gibi ayrılmak istemişsin," dedi Chan hyung.
"Bilmiyorum. Kalbini kırdım sonuçta."
"Emin ol, onunla birlikte olmaya devam etseydin, kalbini daha çok kırmış olurdun," dedi Hyunjin.
"Hyunjin haklı. Daha çok duygularıyla oynamış olurdun. O yüzden kendini daha da fazla üzme ve yolunda gitmeye devam et," dedi Chan hyung ve devam etti. "Changbin'de alışacaktır bu duruma. Sadece üstüne fazla gitme ve hazmetmesine izin ver."
"Peki, teşekkür ederim hyung. Sana da teşekkür ederim Hyunjin."
"Rica ederiz, her zaman," dedi Hyunjin ve gülümsedi. Ben de ona gülümsedim.
"Ayrıca, yanımıza ayda bir gelmeyin. Daha sık gelin. Özlüyoruz sizi," dedi Hyunjin ve devam etti. "Diğerlerine de söyleyin."
"Tamam, geliriz ve söyleriz," dedim.
Bir süre daha sohbet etmiştik. Gerçekten de ikisini özlemiştim. Okulun yoğunluğundan dolayı bir türlü bir araya gelemiyorduk. Bu yüzden de çok özlemiştim.
"Tekrar gelin," dedi Hyunjin.
"Geliriz," dedim ve vedalaştık. Daha sonra da Jeongin ile çıkmış ve eve doğru yürümeye başlamıştık. Bir süre yürüdükten sonra eve gelmiştik. Eve girdikten sonra ellerimizi yıkamış ve kıyafetlerimizi değiştirdikten sonra yemek için bir şeyler hazırlamıştık. Hazırladıktan sonra masaya oturup yemeye başlamıştık.
"Neden Changbin'den ayrıldığımı Chan hyung'a söyledin ki?"
"Çünkü, sen bir tek Chan hyung'u dinlersin," dedi ve devam etti. "Hem bak, eve geldiğimizden beri hiç üzülmedin ya da ağlamadın."
"Bir şey demiyorum artık."
"Haklıyım da ondan," dedi ve devam etti. "Sen yeter ki kendini üzme. Ben sadece senin daha da fazla bu konu üzerinde düşünmeni ve üzülmeni istemiyorum. Hem de o güzel yüzüne ve çillerine göz yaşı hiç yakışmıyor." Gülümsedi.
"Teşekkür ederim Jeongin." Gülümsedim.
"Her zaman yanındayım. Biliyorsun." Gülümsedi.
"İyi ki varsın, Jeongin. İyi ki yanımdasın."
"Sen de iyi ki varsın Lix," dedikten sonra yarım bıraktığımız yemeği yemeye devam etmiştik. Daha sonra da ortalığı toparlamış ve çaylarımızı hazırlayıp, balkona oturmuştuk. Bir süre daha sohbet etmiş ve bir yandan da çaylarımızı içmiştik.
Jeongin ile konuşurken kendimi çok rahat hissediyordum. Her şeyimi dinler ve tavsiyeler verip, konuşurdu. Bir sıkıntım olduğunda, sıkıntımı giderebilmek için her türlü şeyi yapardı. Bu yüzden de Jeongin'e sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum. O da bu söylediklerimin aynısını hep bana karşı söylerdi.
İkimiz de birbirimize her türlü destek oluyor ve birbirimizi dinliyorduk. Asla birbirimizi yalnız bırakmazdık.
"Biz iyice konuşmaya dalmışız," dedi ve devam etti. "Yatsak mı artık?"
"Haklısın," dedim ve ayağa kalktıktan sonra bardaklarımızı almış ve mutfağa doğru ilerlemiştim. Bardakları yıkadıktan sonra kurulamış ve dolaba yerleştirmiştim.
"İyi geceler Jeongin," dedim ve odama gittim.
"İyi geceler Lix," dedikten sonra Jeongin'de kendi odasına gitmişti.
Yatağıma girmiştim ve uykumun gelmesini bekliyordum. Ama bir türlü uykum gelmiyordu. Bu yüzden de pencereye doğru dönmüş ve gecenin güzelliğini izlemeye başlamıştım...
Hyunjin'de artık aramıza katıldı xd
O zaman yavaştan biraz da olsa başlayabiliriz değil mi?
Umarım bu bölümü sevmişsinizdir. Lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın :)
O zaman bir sonraki bölümde görüşürüz. Kendinize iyi bakın ve dikkat edin. Hoşçakalın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VENOM || Hyunlix
Teen Fiction[ANGST] Aşk, insanı zehirleyebilir miydi? Hayatı boyunca bu zehiri içinde taşıttırıp acı çektirebilir miydi?